Günün Sözü DamlaPenia.
Her şey neye layıksa ona dönüşür. -Mevlana
Etiket Listesi

Like Tree1Beğeniler
  • Sayfa 2 Toplam 2 Sayfadan
  • 1
  • 2
Seçenekler
Seçenekler
Stil
Meltem - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Üyelik tarihi
15 Aralık 2014
Bulunduğu yer
GB
Mesajlar
11.145
Seslenildi
2190 Mesaj
Etiketlendi
310 Konu

Standart Cevap: Gebelikte (Hamilelikte) İle ilgili Problemler

18 Ocak 2017
11




ERKEN MEMBRAN RÜPTÜRÜ (EMR, PPROM) (SULARIN ERKEN GELMESİ)
SULARIN ERKEN GELMESİ (ZARLARIN ERKEN YIRTILMASI)


Halk arasında bebeğin suyu denilen amniyon sıvısı bebeğin dış travmalardan korunmasını, kolay hareket etmesini, solunum sisteminin gelişimini, sabit ısıda tutulmasını sağlar. Bu sıvının etrafındaki zarlar yani amniyotik membranlar vagina ve serviksten yukarıya geçebilecek mikroorganizmalardan bebeği korurlar.

Erken membran rüptürü (EMR); amniyon kesesinin doğum henüz başlamadan yırtılması ve suların gelmeye başlamasıdır. 37. gebelik haftasından önce amniyotik membran yırtılmış ise prematüre EMR (PPROM) denir. Tüm gebeliklerin yaklaşık %10'unda görülür.

Anne adayları aniden vaginadan boşalan bir sıvıdan bahsederler. Ancak bu sıvı boşalması her zaman çok belirgin olmayabilir ve aralıklı olarak az miktarda gelebilir.

Erken membran rüptürü erken doğumun en önde gelen nedenlerindendir.

Su gelmesinin üzerinden 18 saatten fazla süre geçmiş ve hala doğum gerçekleşmemişse bu duruma " uzamış erken membran rüptürü (uzamış EMR) " denir. Bu durumun önemi enfeksiyon riskinin artmış olmasıdır. Zarların yurtılmasının üzerinden geçen süre uzadıkça aşağından yukarıya doğru rahim içerisine bazı enfeksiyon ajanları geçebilir ve koryoamniyonit gelişimine neden olabilir. Bu durumu engellemek için antibiyotik proflaksisi verilir.

Nedenleri:
Çoğu vakada neden bilinmemektedir (idiopatik). Etyoloji net olarak aydınlatılmış olmamakla beraber bazı enfeksiyon etkenleri (idrar yolarında ya da vajinada) rol oynuyor olabilir. Annenin beslenme bozukluğu, düşük sosyoekonomik düzey, karına gelen direk travmalar, sigara, servikal yetmezlik, rahmin aşırı gerilmesi (çoğul gebelik ya da polihidramnios), plasental anormallikler, amniosentez yapılması, rahim ağzına dikiş atılması (serklaj), rahime ait anomaliler gibi faktörler de EMR'nin muhtemel sebepleri arasındadır. Daha önceki gebeliklerde erken su gelme öyküsü olanlarda da risk artmıştır.

Anne adayları genelde zarların yırtıldığını aniden sıvı boşalması şeklinde fark ederler, bazı durumlarda zar rahimin üst kısımlarından yırtıldığında az miktarda idrar kaçırır tarzda hafif akıntılar olabilir. Bu tür şikayetler ile gelen gebelerde yapılan vajinal muayenede rahim ağzından sıvı kaçağının görülmesi ile tanı konur.

PPROM - EMR risk faktörleri:- Düşük sosyoekonomik düzey
- Uterusun aşırı gerilmesi (çoğul gebelik, polihidramnios)
- Annenin aşırı zayıf olması (Düşük BMI)
- Kötü beslenme
- Sigara
- Konizasyon, serklaj gibi rahim ağzıa uygulanan cerrahi işlemler
- Preterm eylem tehtidi
- Daha önceki gebeliklerde preterm eyle veya EMR öyküsü
- Bakteriel vajinozis



Getirdiği riskler:
En önemli risklerden birisi EMR'nin doğumu başlatıcı ekisi olmasıdır. Her zaman olmasa da çoğu hastada sular geldikten 24 saat sonra doğum sancıları başlar. Bu yüzden suların gelmesi erken doğuma sebep olabilr. Erken doğum da bebeğe ait solunum sıkıntısı gibi diğer sorunlara sebep olacaktır.
İkinci önemli riskse artık fetusun etrafında onu koruyan zarlar yırtıldığı için fetusun ve rahim içinin enfeksiyona karşı açık hale gelmesidir. Enfeksiyon çoğu zaman gelişmez, bunun için anne yakından izlenir ve önlemek için gerekli antibiyotikler verilir. EMR sonucu ortaya çıkan enfeksiyona koryoamnionit adı verilir. Bu enfeksiyon bir yandan uterusa ve buradan anne adayının kanına geçerek annede ciddi enfeksiyonlara, öte yandan direkt yayılmayla fetusa ve fetusun kanına geçerek fetusta ciddi enfeksiyonlara yolaçabilir. Herhangi bir enfeksiyon kesinleştiğinde gebelik sonlandırılır.
Çok ani ve bol su gelmesi durumunda kordon sarkması olabilir ve kordon sıkışabilir, bu durum çok acil bir durumdur ve bebeğim ölümüne bile sebep olabilir. Su gelmesi sonrası bebeğin eşinde (plasenta) erken ayrılma (dekolman plasenta) olabilir.
Su gelmesine bağlı bebeğin suyu azalacağı için buna bağlı riskler gelişebilir. Suyu az olan bebeğin yüzünde ve kol-bacaklarında bir takın anomaliler şekil bozuklukları gelişebilir, akciğer gelişmesi geri kalabilir.

Tanı:
EMR tanısını koymak için hastanın anlattığı su gelme öyküsü dışında vajinal muayenede rahim ağzından su gelmesinin görülmesi önemlidir. Bunun dışında rahim ağzında ya da vajinada görülen sıvıdan yapılan ferning testi ve nitrazin testi gibi bazı testler bu sıvının bebeğe ait olup olmadığını anlamamızı sağlar. Vajinal sıvıda AFP ya da fetal fibronektin bakılarak yapılan testler de bu ayrıma yardımcı olabilir. Ultrasonda bebeğin suyunun azalmış olarak izlenmesi de tanıyı destekler.

Tedavi:
34 haftadan küçük gebeliklerde bebeğin akciğer olgunlaşmasını hızlandıracak tedaviler uygulanır ve gebeliğin durumu müsaitse bebeğin olgunlaşması için bir süre beklenebilir fakat 34 haftanın üzerindeki gebeliklerde bebek akciğerleri olgunlaşmış olduğu için su gelmesinin getireceği riskler genellikle göze alınmaz ve doğum amaçlanır. 24 saat içinde sancılar başlamaz ise antibiyotik tedavisine başlanır ve doğumun başlatılması maksadı ile suni sancı verilir.
Tedavide en önemli unsur antibiyotik ile enfeksiyonun önlenmesidir.





To view links or images in signatures your post count must be 10 or greater. You currently have 0 posts.
Meltem - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Üyelik tarihi
15 Aralık 2014
Bulunduğu yer
GB
Mesajlar
11.145
Seslenildi
2190 Mesaj
Etiketlendi
310 Konu
Standart Cevap: Gebelikte (Hamilelikte) İle ilgili Problemler
18 Ocak 2017
12


GÜN AŞIMI GEBELİK (GEÇ DOĞUM) (GÜN GEÇMESİ)
HAMİLELİKTE ZAMANI GEÇMİŞ, ZAMANI DOLMUŞ, GÜNÜ DOLMUŞ, MİAD AŞIMI, GÜN AŞIMI DOĞUM, SÜRMATURASYON...


41 haftadan uzun süren gebeliklere gün aşımı, sürmatürite, postterm, miad geçmesi, postmatürite, gün geçmesi, günü dolmak gibi isimler verilir. Bu sınır bazı yerlerde 42 hafta olarak kabul edilir. Yaklaşık olarak tüm gebeliklerin %5'inde görülür. Ortalama gebelik süresi insanoğlunda son menstrüel periodun ilk gününden itibaren 280 gün yani 40 haftadır.

Günaşımı tanısı koyulurken annenin söylediği son adet tarihi kadar eski ultrason ölçümlerinin güncellenmesi de (özellikle hamileliğin ilk 4 ayında girilen ultrasonlar) çok önemlidir.

Kimlerde daha sık rastlanır?- Daha önceki gebeliğinde gün aşımı olanlar
- Gebenin annesinde veya kız kardeşinde gün aşımı hikayesi varsa
- İlk gebelik (nulliparite)
- Annede obezite olması
- Fetusta anensefali olması
- Fetusta adrenal hipoplazi olması
- X'e bağlı plasental sülfataz eksikliği (erkek fetusta olur sadece)



Gün aşımının getirdiği riskler:
Plasentada dolaşım bozulmasına bağlı olarak oksijen ve besin maddelerinin yeterince taşınamaması sonucu fetal distres gelişebilir. Bu nedenle özellikle gün aşımı olan gebeliklerde, bebek hareketleri bir sağlık göstergesi olarak dikkatlice izlenmelidir. Oksijen yetersizliğinin artması fetusta mekonyum denen ilk dışkının yapılmasına neden olur. Bebek doğmadan amniyon sıvısı içine yaptığı bu ilk dışkı doğum sırasında ve hatta anne karnında bebeğin akciğerlerine kaçabilir. Mekonyum aspirasyonu denen bu durum bebekte ciddi sorunlara yol açabilir. Ayrıca gün aşımı doğan bebeklerin bir kısmı iri bebek olabilir. Bebeğin suyulma azalma (oligohidramnios) olabilir ve bu da kordon sıkışması gibi bazı riskleri arttırır.

Dismatürite (postmatürite) sendromu:

Postmatürite sendromu gün aşımı olan bebeklerin yaklaşık üçte birinde, aşırı uzamış gebeliklerde görülmektedir. Genellikle cilt altı yağ depolarının kaybı sonucu buruşuk, kuru ve çatlak bir deri, uzun tırnaklar, uzun saçlar, hipotoni, mekonyumla boyanmış sarı- kahverengi cilt ile karakterizedir. Bebekte ince uzun bir vücut yapısı, endişeli bakan gözler mevcuttur.

Tedavi:
42 hafta dolana kadar (bazı hastanelerde 41 hafta olarak da alınabilir bu sınır) yakın takip ile gebelik izlenmelidir. Bebek hareketlerinde azalma olup olmadığı takip edilir anne tarafından, ayrıca 40 haftadan itibarek 2-3 günde bir NST çekilir. Gerekirse ultrason ve başka testler de eklenebilir. Herhangi bir soruna rastlanmazsa takiplerde, 41 ya da 42 haftada doğum indüklenir. Normal doğum için obstetrik bir engel yoksa suni sancı ile doğum başlatılmaya çalışılır, eğer normal doğuma engel bir durum varsa (iri bebek, anne pelvisinin uygunsuzluğu vb.) bu durumda sezaryen ile gebelik sonlandırılır.

EK BİLGİLER:- Günaşımına erkek bebek olan gebeliklerde daha sık rastlanır.
- Plasental sülfataz eksikliğinde günaşımı ve uzamış doğum eylemi meydana gelebilir. (Sadece erkek fetuslarda meydana gelir.)









To view links or images in signatures your post count must be 10 or greater. You currently have 0 posts.
Meltem - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Üyelik tarihi
15 Aralık 2014
Bulunduğu yer
GB
Mesajlar
11.145
Seslenildi
2190 Mesaj
Etiketlendi
310 Konu
Standart Cevap: Gebelikte (Hamilelikte) İle ilgili Problemler
18 Ocak 2017
13


ÖLÜ DOĞUM - ANNE KARNINDA (RAHMİNDE) BEBEK ÖLÜMÜ
FETAL ÖLÜM (İNTRAUTERİN BEBEK ÖLÜMÜ)


Ölü doğum yapmak veya anne rahminde bebek ölmesi veya anne karnında bebek (fetus) ölümü veya anne karnında bebeğin kaybedilmesi veya intrauterin ex fetus (mort fetus) aynı anlamda kullanılan terimlerdir. Bebeğin doğduğu anda canlı olması ve doğumdan sonra ölmesi ise farklı bir durumdur, bu gruba dahil değildir.

Ölü doğum 20. gebelik haftasından sonra anne karnında ölen bebekler için kulllanılan bir terimdir ve yaklaşık 200 gebelikte bir görülür. 20. gebelik haftasında önce anne rahminde fetus ölümü gerçekleşirse buna ölü doğum veya rahim içinde bebek ölümü denmez, düşük denir. Eğer ölüm sırasında gebeliğin kaç hafta olduğu bilinmiyorsa bu durumda bebeğin kilosuna göre isimlendirilir. 500 gramın üzerindeki ölümlere ölü doğum denirken, 500 gramın altındakilere düşük denir.

Dünyada her yıl 3 milyondan fazla ölü doğum olmaktadır.

Ölü doğum sebepleri:- Gebelik sırasında geçirilen (perinatal) enfeksiyonlar (Kızamıkçık, CMV, Toxo vb.)
- Preeklampsi ve tansiyon yüksekliği
- Gebelik sırasında kanama olması (plasenta previa)
- Dekolman plasenta (bebeğin eşinin ayrılması)
- Diabet
- Annenin yaralanması, kaza geçirmesi, travma
- Sepsis
- İkizden ikize transfüzyon sendromu
- Kordon kazaları, kordon sıkışması veya düğümlenmesi
- Uterin anomaliler (rahmin doğumsal anormallikleri)
- Kan uyuşmazlığı (Rh uygunsuzluğu)
- Hidrops fetalis (immun veya non-immun)
- Kordon sarkması
- Doğumla ilgili problemler
- Bebekte doğumsal (konjenital) anomaliler olması (Doğumsal kalp hastalıkları gibi)
- Bebekte kromozomal (genetik) anomaliler olması
- Gelişme geriliği
- Erken doğum ve suların erken gelmesi
- Bunların dışında diğer bazı sebepler ve sebebi bulunamayan ölü doğumlar olabilir.

Sebebi açıklanamayan ölü doğumlar: Anne karnında ölen bebeğin ölümünü açıklayabilecek herhangi bir sebep bulunamayan durumlardır. Bütün ölü doğumların yaklaşık %20 kadarının sebebi bulunamaz. Ölü doğum olayını açıklayacak anneyle ilgili bir hastalık veya bebekle ilgili bir anomali veya başka bir durum yoktur.

Ölü doğumla (intrauterin ölü fetus) ile ilgili risk faktörleri:
Aşağıdaki durumların olduğu gebeliklerde ölü doğum olma riski daha fazla görülmektedir.
- Anne yaşının fazla olması (35'den fazla) veya çok genç olması (adolesen gebelik)
- Multiparite
- Annenin fazla kilolu olması (obezite)
- İkiz ve üçüz (çoğul) gebelikler
- Annenin sigara kullanması
- Daha önce ölü doğum yapmış olmak, kötü öbstetrik öykü
- Annede yüksek tansiyon, şeker hastalığı, guatr, böbrek hastalıkları, SLE ve diğer sistemik hastalıklar olması
- Annede trombofili (pıhtılaşma bozuklukları) olması
- Gebelik kolestazı
- Trombofili
- IUGR, oligohidramnios, polihidramnios
- Yardımcı üreme teknikleri (ART)
- Günaşımı
- Annenin uyuşturucu madde kullanması

Anne karnında bebeğin öldüğünün tespit edildiği durumlarda bir an önce bebeğin normal doğumla veya sezaryenle doğurtulması amaçlanır. Ölmüş olan bebeğin anne karnında uzun süre kalması anne kanına bazı maddelerin (tromboplastin) geçmesine sebep olabilir ve annede kanama-pıhtılaşma bozukluğuna (DIC- Dissemine intravasküler koagulasyon) sebep olabilir.

Yukarıda anlatıldığı gibi 20 haftadan önce anne karnında ölüm olması ölü doğum olarak sınıflandırılmaz ve bunlar düşük grubuna girer. Dolayısıyla bu durumda küretaj yoluyla rahim içerisi boşaltılır.

Anne karnında sürekli erken aylarda fetusun ölmesi ve tekrarlayan düşükler olması "tekrarlayan gebelik kayıpları" olarak adlandırılır ve ayrı bir konu olarak anlatılmıştır, buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.


EK BİLGİLER:
- Sfiliz anne karnında fetal ölüme en sık sebep olan enfeksiyon ajanıdır. Viral ajanalardan en sık görüleni Parvovirüs-B19'dur.










To view links or images in signatures your post count must be 10 or greater. You currently have 0 posts.
Meltem - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Üyelik tarihi
15 Aralık 2014
Bulunduğu yer
GB
Mesajlar
11.145
Seslenildi
2190 Mesaj
Etiketlendi
310 Konu
Standart Cevap: Gebelikte (Hamilelikte) İle ilgili Problemler
18 Ocak 2017
14




BEBEĞİN BOYNUNA KORDON DOLANMASI
BEBEĞİN BOYNUNDA KORDON OLMASI



Bilindiği gibi kordon (umblikal kord) bebek ile plasenta (bebeğin eşi) arasında uzanır ve anne kanındaki besinleri, oksijeni plasentadan bebeğe taşır. Bebek kanındaki maddeleri de plasentaya taşır. Kordonun normal uzunluğu 55-75 cm arasındadır. Kordonun normalden uzun olduğu durumlarda bebeğin boynuna dolanma riski artar. 100 cm'den uzun kordonlar bu açıdan riskli kabul edilir. Normal zamanında olan doğumların yaklaşık yüzde 30'unda bebekte boyunda kordon dolanması görülür. Kordon bebeğin boynun sıklıkla 1 tur dolanır, bazen 2-3 tur dolanır hatta çok nadiren 5-6 tur dolandığı bile görülür. Gebelik muayeneleri sırasında da ultrason ile (normal B-mod veya doppler inceleme) kordon dolanması görülebilir. Kordon bazen göbek etrafına, kollara, omuzlara da dolanabilir. Kordon dolanmasının nedeni net olarak bilinmemektedir. Ultrasonla yapılan incelemelerde gebelik ayları ilerledikçe bebeğin boynunda kordon görülme sıklığı da artar. Kordonun dolanırken kilitlendiği ve kilitlenmediği olmak üzere 2 tipi vardır. Kordon dolanmasını düzeltmek için veya önlemek için herhangi bir yöntem yoktur.



Yapılan araştırmalarda özellikte plasentası (bebeğin eşi) rahim arka duvarında bulunan bebeklerin boynunda kordon olma ihtimali plasentası önde olan bebeklere göre daha yüksek saptanmıştır. Yine tek yumurta ikizlerinde, erkek bebeklerde, daha önce boyunda kordonu olan bebek doğuranlarda görülme oranı daha fazla saptanmıştır.



Kordon dolanan bebeklerde bazen doğum sancıları sırasında bebeğin kalp atışında yavaşlama saptanır veya kordon çok kısa ise bebeğin doğum kanalından inişine engel olabilir bu durumlarda sezaryen gerekebilir. Boynuna kordon dolanan bebeklerde doğum sırasında bu tür nedenlerle sezaryen gerekme riski kordon dolanmayan bebeklere göre fazladır. Bazen normal doğumun uzun süremesine neden olabilir. Bu nedenle boynunda kordon tespit edilen gebelerin doğumları ve kalp atım traseleri (NST) daha sıkı takip edilir.


Araştırmaların bir kısmı hamilelikte bebeğin boynuna umblikal kord dolanmasının bebek üzerinde doğumdan sonra olumsuz etkileri olmadığını (neonatal morbidite ve mortalitenin değişmediğini) bildirirken bir kısım araştırmalar da bunun tersine boyuna kordon dolanan bebeklerde doğum sonrası asfiksi vb. risklerin arttığını bildirmiştir.


Özet olarak yapılan birçok araştırma neticesinde kordon dolanmasının bebek ve doğum açısından ne kadar risk taşıdığı ve bu riskler karşısında ne yapılması gerektiği net olarak belirlenmiş değildir. Ancak çok büyük riskler getirmediği açıktır zira doğumların neredeyse üçte birinde olacak kadar sık görülen bir durum olduğu halde kordon dolanması ile doğan birçok bebekte problem saptanmamaktadır. Problem yaşanan bebeklerde de bunun kordon dolanmasından mı başka nedenlerden mi kaynaklandığı her zaman net bilinmemektedir. Ancak olası düşük riskler göz önünde bulundurularak kordon dolanması olan gebeliklerin takibinde ve doğumunda daha sıkı izlenmesi önerilmektedir. Gebeliğin son dönemlerinde bebek hareketlerinde azalma şikayeti olan gebelerde boyunda kordon olabileceği araştırmalarda bildirilmiştir, bu açıdan değerlendirme faydalı olabilir.







To view links or images in signatures your post count must be 10 or greater. You currently have 0 posts.
Meltem - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Üyelik tarihi
15 Aralık 2014
Bulunduğu yer
GB
Mesajlar
11.145
Seslenildi
2190 Mesaj
Etiketlendi
310 Konu
Standart Cevap: Gebelikte (Hamilelikte) İle ilgili Problemler
18 Ocak 2017
15


UTERİN İNKARSERASYON


İnkarsere (ingilizce: incarcerate) sıkışmış, hapsolmuş, boğulmuş, tuzaklanmış anlamına gelir. İnkarsere uterus

uterusun pelvis boşluğunda hapsolması ve karın boşluğuna serbest olarak çıkamaması anlamına gelir. Sıklıkla retrovert uterus durumunda meydana gelir. Normalde zaten pelvis boşluğunda bulunan uterus gebelik haftaları ilerledikçe büyüyerek yukarı doğru yükselir ve pelvisten çıkar, karın boşluğunda büyümeye devam eder. İnkarsere uterus 3000 ila 10000 gebelikte bir görülür.

Normalde retrovert uterus yani uterusun serviksten geriye doğru dönük olması durumunda gebelik ayları ilerledikçe uterus öne doğru bükülerek normal düz hale gelir, bu sayede pelvisten yukarıya karın boşluğuna doğru büyüyebilir. Nadiren retrovert uterus gebeliğin büyümesiyle beraber düzelme hareketini yapamaz ve pelvis içerisinde geriye doğru büyüyerek sıkışır. Promontoryum ile simfizis pubis arasında pelvis içerisinde hapsolur. Bu durumda uterus büyümeye devam ettikçe serviks ön taraftan yukarıya doğru uzamaya ve yükselmeye devam eder. Önce tarafta sıkışan mesane de yukarıya doğru uzar. Yaklaşık 14 hafta civarında uterus bütün pelvisi doldurmuş olur.

Uterin inkarserasyon klasik olarak retrovert uterus halinde görülse de çok daha nadiren antevert uterus vakaları da bildirilmiştir. İlk gebeliğinde antevert inkarserasyon izlenen ve ikinci gebeliğinde retrovert inkarserasyon ile nüks eden vaka bildirimi literatürde mevcuttur.
Anterior uterin inkarserasyon olarak da isimlendirilir

Semptomlar:
Pelvis içerisinde sıkışan ve burayı dolduran uterus mesane ve rektumu sıkıştırır. İdrar yapmakta zorlanma, sık ve az miktarda idrar yapma, kabızlık, bel ağrısı, pelvik ağrı meydana gelebilir.
Nadiren terme kadar hiç belirti vermeden ilerleyen uterin inkarserasyon vakaları olabilmektedir.

Risk faktörleri:Uterin inkarserasyon oluşmasında rol alan risk faktörleri: Uterusun retrovert olması, promontoriumun fazla çıkıntılı olması, sakral konkaviternin derin olması, pelvik adezyonlar, endometriozis, geçirilmiş pelvik cerrahi, PID, büyük myomlar, uterin malformasyon, uterin prolapsus. Bazı inkarserasyon vakalarında hiçbir risk faktörüne rastlanmamaktadır.

Tanı:
Gebeliğin ikinci trimesterinde yukarıda anlatılan belirtiler özellikle pelvik ağrı ve ciddi idrar yapma zorluğu uterin inkarserasyon şüphesi yaratabilir.Ultrasonografide uterusun retrovert görüntüsü ve mesanenin yukarı doğru itelenmiş obstrükte olmuş görüntüsü tanıda önemlidir. MR da tanıda yardımcı olarak kullanılabilir.

Takip ve Tedavi:Uterin inkarserasyonun kendiliğinden düzeldiği görülebilir. Manuel düzeltme uygulanabilir, gerekirse genel veya spinal anestezi altında düzeltme uygulanır. Manuel düzeltme yani uterusu batın boşluğuna doğru yerleştirme her zaman mümkün olmayabilir. Düzeltmenin mümkün olmadığı persiste vakalarda vajinal kanama, aşırı ağrı, erken doğum, gelişme geriliği (uterin kanlanma bozuk olduğu için) gibi komplikasyonlar meydana gelebilir. 20. haftadan sonra uygulanan düzeltme girişimlerinde başarı şansı azalır ve erken doğum, membran rüptürü gibi komplikasyonların gelişme riski artar. Uterusun normal pozisyona getirilmesi için rektosigmoidoskopi ile gaz verilerek kolonun şişirilmesi bazı vakalarda bildirilmiştir.
Bir uterin inkarserasyon vakasında doğum sonrası pulmoner emboli bildirilmiştir ve bunun uterusun pozisyonundan kaynaklanan venöz staza bağlı olabileceği belirtilmiştir.
Yine nadiren mesanenin obstrüksiyonu ve aşırı genişlemesi neticesinde mesane rüptürü meydana gelebilir.
Nadiren terme kadar tamamen asemptomatik ilerleyen uterin inkarserasyon vakaları da mevcuttur.

Düzelmemiş persiste uterin inkarserasyonda normal vajinal doğum mümkün değildir, sezaryen ile doğum gerçekleştirilir. Serviks ve vajinanın aşırı yer değiştirmesi nedeniyle uterin insizyon alanı çok değişiklik gösterebilmektedir (bkz: Transvajinal sezaryen sectio). Batına median insizyon ile girilmesi önerilmektedir.


Uterin sakkulasyon:Persiste uterin inkarserasyon durumunda ön duvarın bir kısmı sakkulasyon (anevrizma benzeri genişleme, balonlaşma, divertikül) gösterebilir ve bu bölgeden fetus batın içerisine doğru ilerleme gösterebilir. Nadiren bu uterin sakkulasyon bölgesinden uterin rüptür meydana gelebilir.
Literatürde nadiren uterin inkarserasyon olmayan normal gebeliklerde de sakkulasyon bildirilmiştir ve buna çoğunlukla plasenta retansiyonunun eşlik ettiği belirtilmiştir. Plasental retansiyon ve rüptür riskinden dolayı doğumdan önce uterin sakkulasyon tespit edilen vakalarda sezaryen uygulanması önerilmiştir.

Herni kesesi içerisinde inkarserasyon:

Uterin inkarserasyon yani hapsolma, sıkışma denilince klasik olarak pelvis içerisinde sıkışma anlaşılsa da benzer bir durum olan herni kesesi içerisinde sıkışma da inkarserasyon olarak tanımlanabilir. Burada uterus fıtık kesesi içerisine girer ve buradadan tekrar çıkamayacak şekilde hapsolur, burada büyümeye devam eder. Linkteki vaka bildiriminde terme kadar umblikal herni kesesi içerisinde büyüyen gebelik bildirimiştir


To view links or images in signatures your post count must be 10 or greater. You currently have 0 posts.
Meltem - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Üyelik tarihi
15 Aralık 2014
Bulunduğu yer
GB
Mesajlar
11.145
Seslenildi
2190 Mesaj
Etiketlendi
310 Konu
Standart Cevap: Gebelikte (Hamilelikte) İle ilgili Problemler
18 Ocak 2017
16






AMNİYON SIVI EMBOLİSİ



Amnion sıvı emboli sendromu (AFE) gebelik ile ilgili en ölümcül komplikasyonlardan birisidir. Çok nadir görülen bir komplikasyondur,
İnsidansı yaklaşık 100.000'de 1 olarak bildirilmiştir. Plasenta bölgesinden veya uterin venlerden anne dolaşımına amnion sıvı geçmesi neticesinde emboli oluşur. Bu durumda annenin pulmoner venlerinde fetusa ait epitel hücreleri, lanugo tüyleri görülebilir. Hipotansiyon, hipoksi, dispne, siyanoz gelişir. Yüksek oranda maternal mortalite ile sonuçlanır (%80 civarında).
Gebelik sırasında ve doğumdan kısa süre sonra meydana gelebilir.

Risk faktörleri:
- İleri anne yaşı
- Multiparite
- Preeklampsi, eklampsi
- Sezaryen
- Forceps ve vakum uygulanması
- Hızlı doğum (presipite eylem)
- Plasenta previa
- Dekolman plasenta
- Ölü bebek
- Uterin rüptür
- Servikal laserasyon
- Anne karnına travma
- Doğum indüksiyonu (tartışmalı araştırmalar mevcut)
- Polihidramnios

Yoğun bakım tedavisi gerektiren bir durumdur. Amniotik sıvı anne dolaşımına geçtiğinde emboli neticesinde sıklıkla kardiyojenik şok, hipotansiyon, solunum arresti, hipoksemi ve DIC tablosuna yol açar. Tonik klonik nöbetler eşlik edebilir.







To view links or images in signatures your post count must be 10 or greater. You currently have 0 posts.
Meltem - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Üyelik tarihi
15 Aralık 2014
Bulunduğu yer
GB
Mesajlar
11.145
Seslenildi
2190 Mesaj
Etiketlendi
310 Konu
Standart Cevap: Gebelikte (Hamilelikte) İle ilgili Problemler
18 Ocak 2017
17


KORYOAMNİYONİT

Koryoamnionit fetusun içinde bulunduğu amnion sıvısını çevreleyen zarların enfeksiyonudur. Bu zarların dışta olanı koryon zarı iç tarafta olanı amnion zarıdır, amnion zarı amnion sıvısı ile temas halindedir. Enfeksiyon etkeni olan bakteriler sıklıkla assendan yolla servikovajinal kanaldan gelir.

Risk faktörleri postpartum endometrit ile benzerdir:

- Genç yaş
- Düşük parite, ilk gebelik
- Uzamış eylem
- Uzamış EMR
- Çok sayıda vajinal muayene
- İnternal fetal monitör
- Bakteriel vajinozis, gonore gibi enfeksiyonlar
- Düşük sosyoekonomik düzey
- Mekonyum boyalı amnion sıvısı

Genellikle polimikrobiyal bir enfeksiyondur. Anaerob bakteriler, bakteriodes, Grup B streptokoklar, E. Coli, enterokoklar, fusobakterium, mikopazma, üroplazma gibi ajanlara sık rastlanır. Bu nedenle tedavide geniş spektrumlu antibiyotikler kullanılır.

Gram negatif aerobik: E.coli, Klebsiella, Proteus
Gram negatif anaerobik: Bakteriodes, Prevotella
Gram pozitif anaerobik: Peptokok, peptostreptokok

Bulgular:

Ateş, uterin hassasiyet, maternal ve fetal taşikardi, maternal lökositoz, kötü kokulu vajinal akıntı en sık görülen bulgulardır. Koryoamniotik zarın histopatolojik incelemesi kesin tanıya götürür.

Koryoamnionit olgularında postpartum atoni ve endometrit gelişme riski vardır.










To view links or images in signatures your post count must be 10 or greater. You currently have 0 posts.
  • Sayfa 2 Toplam 2 Sayfadan
  • 1
  • 2
Konuyu 1 kişi okuyor. (0 üye ve 1 ziyaretçi)
 
Benzer Konular
Konu
Konuyu Başlatan
Forum
Cevaplar
Son Mesaj