Günün Sözü DamlaPenia.
Her şey neye layıksa ona dönüşür. -Mevlana
Etiket Listesi

Like Tree1Beğeniler
  • Sayfa 1 Toplam 2 Sayfadan
  • 1
  • 2
Seçenekler
Seçenekler
Stil
Meltem - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Üyelik tarihi
14 Aralık 2014
Mesajlar
11.145
Seslenildi
2190 Mesaj
Etiketlendi
310 Konu

Kus Gebelikte (Hamilelikte) İle ilgili Problemler

18 Ocak 2017
1



KAN UYUŞMAZLIĞI (Rh/rh UYGUNSUZLUĞU)
Kan uyuşmazlığı nedir?



Anne kan grubunun Rh (-) negatif , babanın ise Rh (+) pozitif olması durumuna Rh uygunsuzluğu (kan uyuşmazlığı) denir. Bu çiftlerde bebek Rh (+) ya da Rh (-) olabilir, bebek Rh (-) ise bir problem olmaz fakat bebek Rh (+) ise kan uyuşmazlığı Rh immunizasyonuna (etkileşmeye) ve bazı sorunlara yol açabilir. Rh uygunsuzluğu yani kan uyuşmazlığı ile rh immunizasyonu farklı şeylerdir, karıştırılmaması gerekir. Rh immunizasyonu yani etkileşme her kan uyuşmazlığı olan gebelikte olmaz.

Anne kan grubunun Rh negatif, babanın ise Rh pozitif olması dışındaki hiçbir durumda kan uyuşmazlığı olamaz.

Rh uygunsuzluğu varlığında eğer bebek pozitif ise gebelik ya da doğum esnasında anne kanı ile bebeğin kanı temas eder ve anne kanına bebek kanındaki eritrositler (kırmızı kan hücreleri) geçer. Bu eritrositler üzerinde bebeğe ait Rh antijenleri vardır. Anne buna anti Rh antikoru üreterek cevap verir. Bu gebelikteki bebek bir zarar görmez ancak bir sonraki gebelikte bebek eğer Rh (+) olur ise anne kanındaki bu ilk gebelikte oluşmuş anti Rh antikorlar bebeğe geçer ve bebeğin kanında eritrositlerin parçalanmasına ve bebekte kansızlığa (anemi) neden olur.


Doğum ve gebelikte oluşabilecek aşağıdaki durumlar bebek kanının anneye geçmesine ve annenin bunlara karşı antikor oluşmasına sebep olabilir. Bu durumlar:
Düşük, kürtaj, dış gebelik, amniosentez, CVS, kordosentez gibi girişimler yapılmasıdır.
Bu durumlarda da annenin etkilenmesini önlemek amacıyla 72 saat içerisinde Anti-D iğnesi yapılmalıdır. Bu iğne genellikle kalçadan kas içerisine (intramuskuler) yapılır. İğnenin 72 saat içerisinde yapılması önerilmekle beraber 14-28 gün içerisinde yapılabileceği bildirilmektedir.

Kan uyuşmazlığı (Rh/rh uygunsuzluğu) olan hastalarda ilk kontrolde indirekt coombs testi (İCT)'nin negatifliği halinde düşük ihtimalle olsa da antenatal dönemde Rh izoimmunizasyonu gelişme olasılığı nedeniyle, 20. haftadan itibaren dörder haftalık aralıklarla İCT tekrarlanmalıdır. İCT’i negatif olan gebelere, öncelikle 28. haftada 300 mikrogram anti-D gamma globulin (halk arasında kan uyuşmazlık iğnesi denir) ile proflaksi yapılmalıdır. Bu dönemde proflaksi uygulanmasının amacı doğuma kadarki 12 haftalık süre boyunca oluşabilecek fetustan-anneye kanamaları karşılayabilmektir. İmmunize olmamış bir gebede proflaksi için en önemli dönem doğumdur. Doğumu takiben bebeğin kordon kanından direkt coombs testi (DCT) ve bebek kan grubu çalışılmalıdır. DCT’nin negatif ve bebek kan grubunun Rh(+) olması halinde anti-D immunglobulin (anneye yapılan kan uyuşmazlığı iğnesi) tekrarlanmalıdır. Doğumdan sonra bebeğin kan grubu pozitif ise ilk 72 saat içinde yeniden anti-D globulin iğnesi yapılmalıdır. Bu annede antikorların oluşmasını engelleyerek bir sonraki gebeliğin bu antikorlar tarafından etkilenmesini engeller. Rh uygunsuzluğunda ilk gebelikte bir sorun oluşmaz.
Kan uyuşmazlığında eğer bebek etkilenmiş ise anneden geçen anti-Rh antikorlar bebeğin kan hücrelerinin parçalanmasına ve çökelmesine neden olur. Bu durumda bebekte kansızlık yani anemi görülür. Buna bağlı olarak ultrasonda bebekte hidrops fetalis adı verilen durum tespit edilir. Bebekteki anemi sonucu kalp yetmezliği ve vücut boşluklarında biriken sıvı hidrops tablosunun nedenidir. Hastalığın şiddetine ve yok edilen kan hücrelerinin miktarına bağlı olarak bebekte anne karnında ölüm dahi görülebilir.

ICT testinin pozitifliği durumunda ise titrasyon çalışılmalıdır. 1/16 ve altındaki titrasyonlarda fetus için intrauterin dönemde risk yoktur. Bu durumda 2-4 hafta aralıklarla İCT’ni tekrarlamak yeterli olacaktır. İCT pozitifliği 1/16’nın üzerinde olmadıkça gebeliğe müdahale edilmez. Sadece artık izoimmunizasyon gelişmiş olacağından proflaksi gerekmeyecektir. Titrasyonun 1/16 veya üzerinde olması durumunda etkilenmenin ciddiyetini araştırmak için amniosentez, kordosentez ve USG gibi ileri tetkiklere geçilmelidir. Hastalık ciddi düzeyde ise anne karnında bebek kanını değiştirmek gerekebilir. Amniosentez ile alınan amnion sıvısı optik dansite ölçüm yöntemi ile (DOD450 - biluribin yoğunluğuna bağlı olarak) değerlendirilir ve Liley eğrisi denilen eğride risk grubuna ayrılır. Liley eğrisinde 2. veya 3. zona girenlerde şiddetli etkilenme olmuş demektir ve kan transfüzyonu endikasyonu vardır. Kordosentez ile hemoglobin ölçümü ve bebeğe kan transfüzyonu yapılabilir.

Annede Rh alloimmunizasyonuna neden olabilecek durumlar:
Bu durumlar Rh(-) annenin Rh antikoru oluşturmasına neden olabilecek durumlardır.
- Kan transfüzyonu
- Gebelik veya doğum sırasında Rh (+) bebekten anneye kan hücresi geçmesi
- Kendiliğinden ya da istemli düşük
- Küretaj
- Dış gebelik
- Plasentanın (bebeğin eşi) erken ayrılması
- Anne karnına gelebilecek darbe ve travmalar
- Amniyosentez (Anne karnından bebeğin suyunun alınması)
- CVS (Koryon villus biyopsisi)
- Kordosentez (Bebeğin kordonundan kan alınması)
- Eksternal sefalik versiyon (Ters duran bebeği çevirme işlemi, günümüzde yapılmamaktadır.)

A, B, O kan gruplarına bağlı uyuşmazlık olur mu?
Anne ve bebek arasında A, B, O kan gruplarına bağlı uyuşmazlık da görülebilir. Bütün gebeliklerin yüzde 20'sinde görülen bu uyuşmazlık teorik olarak mümkündür ancak pratikte önemi yoktur çünkü etkilenme çok hafif olur. Bu nedenle pratikte ABO uyuşmazlığı araştırılmaz ve bunu önlemek amacıyla herhangi bir ilaç yapılmaz. Anne 0 grubu, fetus A1 veya B grubu olduğunda bu tür uyuşmazlıktan bahsedilebilir. Bu durumda etkilenmenin ve aneminin pratikte önemsiz derecede hafif olmasının nedenleri: Bu durumda antikorlar çoğunlukla plasentayı geçemeyen IgM yapısındadır, az sayıda IgG yapısında antikor oluşur. ABO antijenleri eritrositlerin yüzeyinde az miktarda bulunur. ABO antijenleri fetustaki tüm dokularda bulunur bu nedenle antikorlar tüm dokulara bağlanır ve eritrositler üzerindeki etki minimal olur.

Anne ve fetus arasında ABO kan gruplarına bağlı uyuşmazlık ve Rh uyuşmazlığı birlikte varsa ABO uyuşmazlığı Rh uyuşmazlığı şiddetinin azalmasını sağlar. Çünkü anneden fetusa geçen ABO antikorları fetusta Rh antijenlerinin kısmen hasara uğramasını sağlar.


Anneanne Teorisi (Grandmother Theory) nedir?
Bu ilginç teorideki duruma göre anneden bebeğe geçen Rh antikorlarının kaynağı bebeğin anneannesidir. Bebek rh (+), anne rh (-), anneanne rh (+)'dir.
Burada anneannenin hamileliği sırasında olan fetomaternal kanama fetusun anti-d antikorlar oluşturmasına neden olmuştur (normaldekinin tersi şekilde). Yani fetus daha anne karnında sensitize olmuştur. Fetus doğumdan sonra erişkin yaşa gelip hamile kaldığında bebeği rh (+) olursa kendisinde daha önceden oluşan anti-d antikorlarını bu sefer kendi bebeğine geçirecektir ve bebekte hastalık meydana gelebilecektir.

EK BİLGİLER:
- Kleihauer-Betke testi (K-B test) fetomaternal kanama miktarını kantitatif olark gösteren bir testtir.
- Eritrosit Rozet Testi kalitatif olarak fetomaternal hemorajiyi gösteren bir testtir.
- Şiddetli hemolize neden olabilen etkileşimlerden en sık Anti-D antijeni görülürken, en şiddetli olanı Anti-Kell etkileşimidir. Anti-Kell etkileşimi daha şiddetli olmasına rağmen bunda hemoliz daha az olur çünkü Anti-Kell ile oluşan anemi sadece hemoliz mekanizmasıyla değil eritrosit prekürsörlerinin yıkılmasıyla da gerçekleşir. Bu nedenle Anti-Kell hemolizinde aneminin derecesi ile amniyon sıvısı biluribin düzeyi arasında ve Anti-Kell antikor titresi arasında korelasyon olmayabilir.
- Apt testi yenidoğanın dışkı veya mide içeriğindeki (kusmuk) kanın anneye mi bebeğe mi ait olduğunu anlamak için yapılan bir testtir. HbF'in alkaliye daha dirençli olmasından faydalanılarak yapılır. Test için NaOH kullanılır.


Yusuf bunu beğendi.
Meltem - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Üyelik tarihi
14 Aralık 2014
Mesajlar
11.145
Seslenildi
2190 Mesaj
Etiketlendi
310 Konu
Standart Cevap: Gebelikte (Hamilelikte) İle ilgili Problemler
18 Ocak 2017
2




PLASENTA PREVİA (BEBEĞİN EŞİNİN ÖNDE OLMASI)
PLASENTANIN ÖNDE, RAHİM AĞZINDA OLMASI



Plasentanın bebeğin doğum yolu üzerine rahim ağzına yerleşmesine plasenta previa denir. Normalde plasenta rahim ağzı üzerinde bulunmaz, rahmin yanlarında veya yukarıda fundusta bulunur. Plasentanın yeri ultrason muayenesinde net olarak gözlenebilmektedir. Plasenta previa tanısı ultrason ile konur. Yaklaşık 300 gebelikte bir oranında görülür.

Plasenta serviksi (rahim ağzını) tamamen veya kısmen kapatabilir veya sadece servikse yakın bulunabilir, buna göre 4 tipi vardır:
- Plasenta previa totalis: Plasenta internal servikal osu tamamen kapatmıştır. En sık görülen tip budur (%40).
- Parsiyel plasenta previa: Plasenta serviksin internal osunu kısmen kapatmıştır.
- Marjinal plasenta previa: Plasenta serviks internal osun kenarında yerleşmiştir, kanalı kapatmamıştır ancak yine de kanamaya neden olabilir.
- Aşağı yerleşimi plasenta (Low-lying placenta): Plasenta alt uterin segmente uzanmıştır ancak servikal osun üzerinde veya sınırında değildir.

Kimlerde daha sık görülür? Risk faktörleri?- İleri anne yaşı
- Multiparite
- Sigara
- Çoğul gebelik (ikiz, üçüz) olması
- Daha önce küretaj geçirmiş olmak
- Daha önce sezaryen geçirmiş olmak
- Daha önce rahim ameliyatı geçirmiş olmak
- Daha önceden plasenta previalı gebelik geçirmek
- Erkek fetuslarda daha sık görülmektedir
- Yüksek rakımda yaşayanlarda daha sık görüldüğünü bildiren araştırmalar vardır. (Oksijen azlığından dolayı plasenta kompase etmek için yüzey alanını genişletiyor.)

İlk bulgusu lekelenme tarzında açık kırmızı vaginal kanamadır. Bu kanama şiddetli de olabilir. Kanama sırasında rahimde kasılma olmaması ve hastanın ağrı hissetmemesi plasenta previa için karakteristik bulgulardır. Ancak bazen beraberinde doğum sancısı şeklinde ağrılar görülür.

Bazı durumda plasenta previa plasentanın erken ayrılmasına neden olur.

Plasenta previa kanaması bebek olgunlaşmadan önce meydana gelmişse ve kanama miktarı azsa bebeğin olgunlaşmasına izin verilir. Annenin fiziksel aktivitesi de plasentadan kanamayı başlatabilmektedir. Bu nedenle hastanın fiziksel aktivitesi kısıtlanarak yatak istirahatine alınır.

Cinsel ilişki de kanamayı başlatabileceğinden plasenta previalı hastalarda yasaklanır. Takipler sırasında bebek olgunlaşması tamamlandığında veya vaginal kanama ciddi boyutlara ulaştığında doğuma karar verilir.

Kanama anne hayatını ve bebeği tehdit edecek kadar çoksa sezaryen ile acil doğum kaçınılmazdır. Yine gebeliğin miadında olduğu kanamalarda beklemek gerekmez ve doğum gerçekleştirilir. Doğum çoğunlukla sezaryenle olmaktaysa da nadiren plesentanın rahim ağzını fazla kapatmadığı durumlarda ve az kanama olan durumlarda normal doğum da olabilmektedir.



VAZA PREVİA
Plasentadan bebeğe uzanan kordon damarları normalde amnios sıvısının içinden geçerler. Vasa previa durumunda ise damarlar amnios zarı üzerinde dallanma gösterirler. Bu dallanma genelde serviks hizasında olur. Üzerlerinde koruyucu Wharton jeli tabakası olmayan bu damarlar kese açıldığında kolaylıkla yırtılıp kanamaya neden olurlar. Kaybedilen kan fetusun kanı olduğundan fetal distres gelişimine ve kısa zamanda bebeğin ölmesine neden olabilir. Kanama olmasa bile bu damarlar basıya duyarlı olduklarından sıklıkla fetal distrese neden olurlar. Kanama ya da fetal distres olduğunda acil sezaryen gerekir.
Vaza previa IVF (tüp bebek) gebeliklerinde daha sık görülür.





Meltem - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Üyelik tarihi
14 Aralık 2014
Mesajlar
11.145
Seslenildi
2190 Mesaj
Etiketlendi
310 Konu
Standart Cevap: Gebelikte (Hamilelikte) İle ilgili Problemler
18 Ocak 2017
3







PLASENTANIN ERKEN AYRILMASI (DEKOLMAN PLASENTA)
BEBEĞİN EŞİNİN ERKEN AYRILMASI (ABLASYO PLASENTA)



Plasentanın bebeğin doğumundan önce rahim duvarından ayrılmasıdır. Diğer kanama durumları gibi acilen doktora başvurmayı gerektirir çünkü hem anne hem bebek için ciddi riskler doğurabilir. Ablatio plasenta (Plasental dekolman) 200 gebelikten birinde ortaya çıkan bir durumdur.

Ablasyo'nun en sık gözlenen belirtisi ağrıyla beraber koyu ve pıhtılaşmayan vajinal kanama olmasıdır. Özellikle şiddetli ayrılmalarda uterus serttir ve gevşemez. Annede hipotansiyon ve şok bulguları gelişebilir. Bebek kalp atımı bozulabilir.

Bu durumun ne zaman, hangi gebelikte olabileceğini anlamak imkansızdır. Fakat bazı durumlar ablasyo riskinin artmasına neden olur. Bunlar arasında gestasyonel (gebeliğe bağlı) hipertansiyon, kronik hipertansiyon, preeklampsi, çok sayıda doğum yapmış olmak, sigara kullanımı, kokain alışkanlığı ve şiddetli beslenme bozukluğu sayılabilir. Karın bölgesine rastlayan darbeler (trafik kazası gibi) de bazen ablasyo gelişimine neden olabilirler. Ağır polihidramnios (amnios sıvısının artması) olan gebeliklerde amnios kesesinin kendiliğinden ya da doktor tarafından açılması esnasında uterusun hızlı boşalması da ablasyo gelişimiyle sonuçlanabilir.

Ablasyo plasenta acil müdahale gerektiren bir gebelik hastalığıdır. Bebek ve anne hayatı tehlike altındadır. Bebek kalp atımlarından bebeğin durumu izlenir. Gebeliğin sonlandırılması anne ve bebeğin sağlık durumlarına göre planlanır. Genellikle gebelik acil sezaryenle sonlandırılır. Nadiren, bebek ve annenin durumu iyiyse, ablasyo miktarı çok az ve kanama durmuşsa ve doğum ağrıları yoksa herhangi bir şey yapılmadan izlemde tutulur. Nadiren bebek ve anne iyi, doğum sancıları varsa normal doğum denenebilir.



PLASENTANIN ERKEN AYRILMASI (DEKOLMAN PLASENTA)
BEBEĞİN EŞİNİN ERKEN AYRILMASI (ABLASYO PLASENTA)
Plasentanın bebeğin doğumundan önce rahim duvarından ayrılmasıdır. Diğer kanama durumları gibi acilen doktora başvurmayı gerektirir çünkü hem anne hem bebek için ciddi riskler doğurabilir. Ablatio plasenta (Plasental dekolman) 200 gebelikten birinde ortaya çıkan bir durumdur.

Ablasyo'nun en sık gözlenen belirtisi ağrıyla beraber koyu ve pıhtılaşmayan vajinal kanama olmasıdır. Özellikle şiddetli ayrılmalarda uterus serttir ve gevşemez. Annede hipotansiyon ve şok bulguları gelişebilir. Bebek kalp atımı bozulabilir.

Bu durumun ne zaman, hangi gebelikte olabileceğini anlamak imkansızdır. Fakat bazı durumlar ablasyo riskinin artmasına neden olur. Bunlar arasında gestasyonel (gebeliğe bağlı) hipertansiyon, kronik hipertansiyon, preeklampsi, çok sayıda doğum yapmış olmak, sigara kullanımı, kokain alışkanlığı ve şiddetli beslenme bozukluğu sayılabilir. Karın bölgesine rastlayan darbeler (trafik kazası gibi) de bazen ablasyo gelişimine neden olabilirler. Ağır polihidramnios (amnios sıvısının artması) olan gebeliklerde amnios kesesinin kendiliğinden ya da doktor tarafından açılması esnasında uterusun hızlı boşalması da ablasyo gelişimiyle sonuçlanabilir.

Ablasyo plasenta acil müdahale gerektiren bir gebelik hastalığıdır. Bebek ve anne hayatı tehlike altındadır. Bebek kalp atımlarından bebeğin durumu izlenir. Gebeliğin sonlandırılması anne ve bebeğin sağlık durumlarına göre planlanır. Genellikle gebelik acil sezaryenle sonlandırılır. Nadiren, bebek ve annenin durumu iyiyse, ablasyo miktarı çok az ve kanama durmuşsa ve doğum ağrıları yoksa herhangi bir şey yapılmadan izlemde tutulur. Nadiren bebek ve anne iyi, doğum sancıları varsa normal doğum denenebilir.

Dekolman plasenta için risk faktirleri:- İleri anne yaşı
- Multiparite
- Annenin sigara kullanması
- Kokain
- Hipertansiyon
- Travma, kaza v.b olaylar
- PPROM
- Polihidramnios
- İkiz, üçüz gebelikler
- Annede trombofilik hastalıklar
- Daha önceki gebeliklerde dekolman öyküsü (En fazla risk yaratan durum)
- Plasenta anomalileri
- IUGR
- Uterin malformasyonlar
- Myoma uteri
- Plasenta sürkulvallata






Meltem - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Üyelik tarihi
14 Aralık 2014
Mesajlar
11.145
Seslenildi
2190 Mesaj
Etiketlendi
310 Konu
Standart Cevap: Gebelikte (Hamilelikte) İle ilgili Problemler
18 Ocak 2017
4



PLASENTA AKREATA (BEBEĞİN EŞİNİN RAHİM DUVARINA YAPIŞMASI)
PLASENTA İNVAZYON ANOMALİLERİ




Plasenta yani halk arasındaki deyimiyle bebeğin eşi normalde rahim iç duvarına hafifçe yapışıktır ve doğum sonrasında veya sezaryen sırasında kolayca ayrılabilir. Plasentanın rahim duvarına yapışması derin ve sıkı bir şekilde olursa buna plasenta akreata (placenta accreta) denir. Bu yapışma rahim duvarındaki kas tabakasına ulaşacak kadar daha derin olursa plasenta inkreata denir, rahim duvarının dışına geçecek kadar hatta çevredeki mesane gibi organlara ulaşacak kadar derin yapışma durumuna plasenta perkreata denir. Vakaların %75'i akreata, %15'i inkreata, %10'u perkreata şeklindedir. Bu plasenta yapışma anormalliklerine genel olarak "plasenta invazyon anomalileri (plansenta adezyon bozuklukları)" denir.

Daha önce sezaryen veya rahim ameliyatı (myom ameliyatı gibi) geçirenlerde daha sık görülür. Özellikle son yıllarda sezaryen oranlarının artması ile plasenta akreata sıklığına 1000 doğumda 1 olacak şekilde artmıştır. Geçirilen sezaryen sayısı arttıkça plasenta akreata riski artar, 3-4 sezaryen geçirenlerde risk %70'leri bulur.
Gebelik sırasında ultrasonla plasenta previa (bebeğin eşinin önde olması) tanısı konulanlarda plasenta akreata eşlik etme riski vardır.


Risk faktörleri:
- Plasenta previa
- Sigara
- Multiparite
- Sezaryen, metroplasti gibi uterin ameliyatları geçirmiş olmak

Tanı:
Plasenra akreata (ve inkreta, perkreata) tanısını doğumdan önce koymak mümkün değildir. Muayene veya ultrasonogtafi ile tanı konulamaz. Normal doğum veya sezaryen sırasında plasentanın anne rahminden ayrılmaması ile tanı konur. Bazen plasenta ayrılır fakat bazı parçaları rahim içerisine yapışık kalır, yani ayrılma tam olmamıştır, bu da kanamaya neden olur. Doğumdan önce tanı çok nadir olarak öyküsünden dolayı şüphelenilen, ultrasonografi veya MR ile değerlendirilen bazı gebelerde mümkün olabilir.

Tedavi:
Plasenta akreatayı önlemek mümkün değildir. Tanı konulduğu anda eğer anne normal doğum yapmışsa küretaj ile bebeğin eşi veya rahim içerisinde kalan parçaları temizlenebilir. Bazen bu mümkün olmaz ve aşırı kanamayı durdurmak için ameliyat ile rahmin tamamını almak gerekebilir. Sezaryen sırasında da benzer şekilde ramin alınmasını (histerektomi) gerektirecek kadar fazla kanamaya neden olabilir. Anne hayatını tehlikeye sokacak kadar ciddi kanamalar meydana gelebilir. Ancak rahmin alınması her zaman gerekmez, çoğunlukla plasenta rahim duvarından zorla da olsa ayrılır ve kalan parçalar temizlenince kanama durur.

Konservatif tedavi: Bazı araştırmalarda plasenta akreata tanısı olan doğumlarda plasentayı ayırmaya çok zorlamadan ve rahimi ameliyat ile almadan, plasentayı yerinde bırakarak ameilyatın sonlandırışması, hastanın takip edilmesi denenmiştir. Takip sırasında metotrekat verilen veya uterin arter embolizasyonu uygulanan hastalar olmuştur. Bu hastaların bir kısmıda plasentanın ayrıldığı ve kendi kendine emilerek kaybolduğu izlenmiştir. Ancak konservatif tedavi henüz pratikte rutin olarak uygulanmamaktadır.








Meltem - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Üyelik tarihi
14 Aralık 2014
Mesajlar
11.145
Seslenildi
2190 Mesaj
Etiketlendi
310 Konu
Standart Cevap: Gebelikte (Hamilelikte) İle ilgili Problemler
18 Ocak 2017
5

PLASENTA KALSİFİKASYONU (BEBEĞİN EŞİNİN ERKEN YAŞLANMASI)

Plasental kalsifikasyon ( Bebeğin eşinde kireçlenme, Erken yaşlanma):
Plasenta anne ve bebek arasında her türlü alış verişi sağlayan organdır, halk arasında bebeğin eşi diye adlandırılır.



Sonuç olarak:
Grade 3 plasental kalsifikasyon (bebeğin eşinde erken yaşlanma) gebeliğin son ayında normal kabul edilen bir durumdur. Ancak özellikle çok erken gebelik haftalarında, 30-32 haftadan önce saptanmışsa uyarıcı bir gösterge olarak kabul edilmeli ve bu gebelikler daha yakından sıkı takip edilmelidir. Bu kalsifikasyonları azaltmak için herhangi bir tedavi yöntemi yoktur, gebelik haftaları ilerledikçe kendi kendine azalma da görülmez. Her plasental erken yaşlanma izlenen hamilelik risk altındadır ve sorun yaşanacaktır anlamına gelmez ancak bu gebelikler daha sık muayene, tansiyon ölçümü, ultrason ve NST takibi altında tutulmalıdır.










Meltem - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Üyelik tarihi
14 Aralık 2014
Mesajlar
11.145
Seslenildi
2190 Mesaj
Etiketlendi
310 Konu
Standart Cevap: Gebelikte (Hamilelikte) İle ilgili Problemler
18 Ocak 2017
6





BEBEĞİN SUYUNUN FAZLA OLMASI (POLİHİDRAMNİYOS)
HİDRAMNİOS
Bebeğin amnion sıvısının fazla olması:



Polihidramnios veya hidramnios rahim içerisinde bebeğin içinde bulunduğu amnion sıvısının normalden fazla olmasıdır. Bütün gebeliklerin yaklaşık %1-2'sinde polihidramnios izlenir.
Tanısı amniyon sıvısının ultrasonda fazla izlenmesi ile konur. Amniyotik sıvı indeksi (ASİ) yöntemi 4 kadran ölçüm toplamı 250 mm'den büyükse veya en derin vertikal cep ölçümü 80 mm'den büyükse polihidramnios tanısı konur.

Normalde amniyotik sıvı volümü 16. haftada 200 ml, 28. haftada 1000 ml, 36. haftada 900 ml ve 40. haftada 800 ml civarındadır.

Suyun çok fazla olduğu durumlarda anne karında fazla büyüme ve gerginlik olur, hatta bu nedenle anne nefes almakta zorlanabilir, karnında rahatsızlık hisseder.


Nedenleri:
Polihidramnios vakalarının yaklaşık %50'si idiopatiktir, yani herhangi bir neden belirlenememektedir. Özellikle hafif polihidramnios vakalarnda bu oran daha yüksek iken şiddetli polihidramnios vakalarının çoğunluğunda etiyolojik neden saptanabilmektedir.
Polihidramniosa neden olabilen durumlar:
- Annede şeker hastalığı (pregestasyonel veya gestasyonel diyabet) olması
- Fetüsün yutmasını engelleyen anomaliler (özefagus atrezisi)
- Sindirim sistemi anomalileri, özofagus atrezisi (yemek borusunun oluşmaması)
- Merkezi sinir sistemi anomalileri, anensefali,
- Solunum yolu anomalileri
- Diyafragma hernisi (Özofagusa bası yapabilir)
- Doğumsal kalp hastalıkları
- Fetüste hidrops fetalis varlığı (İmmun veya non-immun)
- Rh immunizasyonu (kan uyuşmazlığı)
- Fetusa ait enfeksiyonlar (konjenital enfeksiyonlar)
- İkiz gebelik (ikizden ikize transfüzyon sendromu)
- Kromozomal anomaliler
- İskelet anomalileri
- Torasik anomaliler
- Myotonik distrofi vb. doğumsal kas hastalıkları
- Yüksek çıkımlı kardiyak yetmezlik
- Plasentada koryoanjioma
- Fetal anemi
- Sakrokoksigeal teratom
- Psödohipoaldosteronizm
- Fetal batter sendromu (hiperprostaglandin E sendromu)
- Fetal nefrojenik diabetes insipitus


Polihidramniyos saptanan bir gebelikte ilk adım dikkatli bir ultrasonografik anomali taramasıdır. Fetusta göğüs içerisinde ya da karın içerisindeki organlarda bir anomali, beyin anomalisi varlığı araştırılmalıdır. İkinci adım anneye ait nedenlerin araştırılmasıdır. Annede diyabet varlığını araştırmak için kan şekeri takibi yapılır.

Polihidramniosa bağlı riskler, komplikasyonlar:
Polihidramniyos varlığında potansiyel risk aşırı gerilime bağlı erken doğum ağrıları, su kesesinin açılmasıdır. Su aniden boşalırsa kordon sarkması ya da plesenta ayrılması (dekolman) olabilir. Polihidramnios erken doğuma sebep olabilir.Polihdramniosta bebek ölüm riski (perinatal mortalite oranı) %10 ile %30 arasında değişmektedir. Ayrıca polihidramnios durumunda bebekte makat duruş gibi bebeğin ters olmasına bağlı nedenlerle sezaryen olma riski de artmıştır. Aşırı polihiramnios durumunda annede nefes darlığı, bacaklarda aşırı ödem, üreter basısı gibi çok aşırı büyümüş olan uterusun basısına bağlı durumlar meydana gelebilir. Postpartum uterin atoni riski artar.

Tedavi:
Çok sık uygulanmasa da bazı durumlarda fazla sıvı enjektör ile çekilerek (amniyodrenaj, amniosentez) azaltılmaya çalışılabilir.
İndometazin denilen ilaç ile amniyon sıvısı miktarı azalabilir fakat bu ilaç 32 haftadan sonra kullanılması sakıncalıdır, 32 haftadan büyük fetuslarda duktus venozusun erken kapanmasına sebep olabilir.

Amniosentez (Amniyodrenaj):Amniyodrenaj işlemi bir enjektör yardımıyla anne karnından amnioyon sıvısının bir kısmının çekilerek alınmasıdır. Amniyosentez işlemine benzer ancak amniyodrenaj işleminde daha fazla sıvı alınır. amniyodrenaj işlemi bazı riskler taşır: yaklaşık binde 2-3 oranında gebeliğin kaybına (bebeğin ölmesine) neden olabilir, doğumun başlamasına neden olabilir, koryoamniyonit (rahimdeki zarların iltihabı), erken membran rüptürü (su gelmesi), dekolman plasenta gibi risklere neden olabilir... Polihidramnios vakalarında seri olarak çok kere amniyodrenaj yapılabilir. Her polihidramnios hastasında uygulanan bir işlem değildir.


EK BİLGİLER:
- Yüksek rakımda yaşayanların bebeklerinde IUGR ve polhidramniosa daha sık rastlandığını bildiren araştırmalar vardır.
- Fetusun amnion sıvısını oluşturan en büyük etken fetusun idrar yapmasıdır. Fetusun idrar yapması, amnon sıvısını yutması, ciltten transudasyon, fetal akciğerlerden üretilen sıvı amnion sıvı döngüsüne katkıda bulunan diğer faktörlerdir.


Meltem - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Üyelik tarihi
14 Aralık 2014
Mesajlar
11.145
Seslenildi
2190 Mesaj
Etiketlendi
310 Konu
Standart Cevap: Gebelikte (Hamilelikte) İle ilgili Problemler
18 Ocak 2017
7










BEBEĞİN SUYUNUN AZ OLMASI (OLİGOHİDRAMNİOS)
GEBELİKTE BEBEĞİN SUYUNUN AZALMASI



Anne karnındaki bebek (fetus), amniyon sıvısı adı verilen bir sıvı içinde bulunur. Bu sıvı, rahim içindeki bebeği dışarıdan gelecek travmalara karşı koruduğu gibi, bebeğin büyümesi ve gelişmesine de olanak sağlar.
Oligohidramnios tanısı ultrasonda amnion sıvısı ölçümünün (ASİ) düşük olması ile konur. ASİ'nin ( dört kadron ölçüm toplamı) 50 mm'den az olması veya en derin vertikal cep ölçümünün 20 mm'den az olması oligohidramnios anlamına gelir.



Oligohidramniyos nedenleri şunlardır:- Bebekte böbrek yokluğu veya displazi
- Üretral obstrüksiyon, üreteropelvik bileşke darlığı
- İdrar yollarında tıkanıklık oluşturan diğer durumlar
- Fetüse ait bazı anomaliler
- Zarların erken yırtılması (EMR)
- Günaşımı
- Plasental fonksiyon bozuklukları
- İntrauterin gelişme geriliği
- Annenin sularının gelmiş olması
- Kromozomal anomaliler
- TTTS (ikizden ikize transfüzyon sendromu) ve TRAP
- Plasental yetmezlik
- Preklampsi, hipertansiyon
- Pregestasyonel diabet (polihidramnios da yapabilir)
- Gebelikte annenin NSAI veya ACE İnhibitötü gibi ilaçlar kullanmş olması
- Fetusta hipotiroidi


Oligohidramniosa bağlı gelişebilecek komplikasyonlar:Oligohidramnios mekonyum aspirasyonu, kordon basısı, fetal distres gelişmesini kolaylaştırır. Fetusra kol ve bacak deformiteleri (şekil bozukluğu) ve pulmoner hipoplazi (akciğer gelişiminin kısıtlanması) oluşabilir. Amniotik bant sendromu gelişme riski artar.

Tedavi:Oligohidramniyos saptandığında gebelik miadında ise veya gün aşımı varsa bebek doğurtulur. Daha erken dönemde görülürse ve bebekte bir anomali saptanmamışsa amniyoinfüzyon yöntemiyle amniyon boşluğuna sıvı verilmesi uygulanabilir fakat pek denenen bir yöntem değildir, bu fetuslar daha çok sıkı takip altında matürasyon zamanı gelene kadar beklenir.


Meltem - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Üyelik tarihi
14 Aralık 2014
Mesajlar
11.145
Seslenildi
2190 Mesaj
Etiketlendi
310 Konu
Standart Cevap: Gebelikte (Hamilelikte) İle ilgili Problemler
18 Ocak 2017
8


FETAL DİSTRES (BEBEKTE SIKINTI HALİ)

Fetüsun oksijensizlik, asidoz, asfiksi durumuna doğru ilerlemesi ile "stres" altında olduğunu ifade eden bir terimdir. NST gibi felan iyilik halini değerlendiren testlerle bu durum anlaşılabilir.

Çeşitli sebepleri olabilir:- Fetusta gelişme geriliği
- Suların gelmesi, suyun az olması (oligohidramnios)
- Günaşımı (Günün geçmesi)
- Fetusta anemi
- Annede preeklampsi, diabet gibi hastalıklar
- Kordon dolanması
- Kanama yapan her tür durum ani fetal distrese yol açabilir

Fetal distres saptanan fetus NST, OCT, Doppler, Ultrason v.b testlerle değerlendirilerek gebelik haftasına göre izlemine ya da doğumuna karar verilir. Fetal distres durumunda normal doğumu bekleyecek kadar süre yoksa yani durum acilse bebeği bir an önce almak için sezaryen gerekebilmektedir.




Meltem - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Üyelik tarihi
14 Aralık 2014
Mesajlar
11.145
Seslenildi
2190 Mesaj
Etiketlendi
310 Konu
Standart Cevap: Gebelikte (Hamilelikte) İle ilgili Problemler
18 Ocak 2017
9






İNTRAUTERİN (RAHİM İÇİ) GELİŞME GERİLİĞİ (IUGR)
GEBELİKTE BEBEKTE GELİŞME GERİLİĞİ


Fetusun bulunduğu gebelik haftasına göre olması gereken belirlenmiş standart ağırlıktan belli bir

oranın (%10) altında kalması intrauterin gelişme geriliği (IUGR, IUGG) olarak adlandırılır. Burada dikkat edilmesi gereken husus olması gereken standart ağırlıktan küçük olan her fetusta gelişme geriliği yoktur bunların çoğunluğu yapısal olarak küçük fetuslardır.

İntrauterin gelişme geriliği (RİGG) saptanan fetuslarda strese girme, asfiksiye maruz kalma, yeni doğan döneminde ölüm riskleri normal gebeliklerden yüksektir.

IUGR tip 1 (simetrik) ve tip 2 (asimetrik) olmak üzere ikiye ayrılır. Tip 1 yani simetrik gelişme geriliği tüm gelişme geriliği olan bebeklerin %20-30 udur. Buna gebeliğin erken aylarındaki problemler sebep olur. Fetusun vücudu orantılı olarak baş, karın, bacak hepsi küçüktür. Kromozomal veya yapısal hastalıklar, erken gebelik döneminde gebenin karşılaştığı toksik maddeler veya geçirilen viral enfeksiyonlar bu tip gelişme geriliğine neden olabilirler.

Tip 2 gelişme geriliği IUGR'lerin %70-80 ini oluşturur. Tip 2 asimetrik gelişme geriliğinde olay simetrik değildir ve organlar arasında farklı büyüklükler söz konusudur. Genellikle bebeğin baş ve bacak gelişimi normalken karın bölgesi olması gerekenin gerisinde kalmıştır. Asimetrik gelişme geriliğine genellikle gebeliğin son aylarında ortaya çıkan yüksek tansiyon, diabet gibi hastalıklar sebep olur.

Simetrik ve asimetrik gelişme geriliğinin ayrımını yapmak için ultrasonografide ölçülen kafa çevresi ve bacak çevresinin karın çevresine oranı hesaplanır ve bu oran yüksekse asimetrik IUGR lehine yorumlanır.


Gelişme geriliği nedenleri:- Annede damarsal hastalıklar, hipertansiyon, şeker, kalp hastalıkları
- Preeklampsi
- Annede böbrek, karaciğer hastalıkları, diğer kronik hastalıklar
- Annede astım olması
- Annede orak hücreli anemi
- Annede beslenme yetersizliği
- Plesenta anormallikleri (Sirkumvallat plasenta)
- Annenin sigara, alkol, uyuşturucu kullanması
- Annenin yetersiz beslenmesi
- Annede kansızlık
- Fetusa ait konjenital anomaliler
- Kromozom anomalileri
- İkiz ve diğer çoğul gebelikler
- Fetusa ait enfeksiyonlar (CMV en sık IUGR yapan enfeksiyondur)
- Antifosfolipid antikor sendromu




Tanı:

IUGG tanısında ultrason ve doppler ustrason yardımcı tanı yöntemleridir. Bunlarda oligohidramnios (amnion sıvısının az olması) daha sıktır. Amnion sıvısı ölçümünün 50'nin altında olması kötü bir kriterdir. Ultrasonda bebeğin baş çevresi, bacak uzunluğu, karın çevresi, tahmini ağırlığı ölçülür gebelik haftasına göre olan normal standartlarla karşılaştırılır.

Tedavi yaklaşımı:
IUGG tanısı konmuş gebelikler daha sıkı takip altına alınır ve genellikle bu takip sırasında ustrason, doppler ve NST, biyofizik profil (BPP) takiplerine göre fetusun anne karnında çok yüksek risk altında olduğu saptanırsa doğum gerçekleştirilir. Bu bebekler de normal yoldan doğabilmekle beraber sezaryen gerektirme ihtimali normal gebeliklerden yüksektir.
Amnion sıvısını 50'den az olan ve doppler ölçümleri yüksek saptanan, haftalık ultrason takiplerinde bebekte büyüme olmayan, NST'si nonreaktif olan, biyofizik profil değerlendirilmesinde 6 yada daha az puan alan gebeliklerde riskin yüksek olduğu düşünülür ve mümkün olan en kısa zamanda doğum planlanır. Erken doğuma gerek duyulabileceği nedeniyle fetusun akciğer gelişimini sağlamak için betametazon (steroid) ilacı verilir.

EK BİLGİLER:- Trizomi 18'de IUGR çok tipiktir, gebeliğin ilk aylarında CRL ölçümünde geri kalma izlenecek kadar erken başlar. Trizomi 13'de de IUGR sık rastlanır ancak Trizomi 21'de nadirdir. Turner sendromunda da IUGR görülebilir.
- IUGR ile en çok ilişkili enfeksiyonlardan bazıları: CVM (en sık), rubella (kızamıkçık), toxoplazma, varicella, malarya, sfiliz, tüberküloz, listeria...
- Yüksek rakımda yaşayanların bebeklerinde IUGR ve polhidramniosa daha sık rastlandığını bildiren araştırmalar vardır.




Meltem - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Üyelik tarihi
14 Aralık 2014
Mesajlar
11.145
Seslenildi
2190 Mesaj
Etiketlendi
310 Konu
Standart Cevap: Gebelikte (Hamilelikte) İle ilgili Problemler
18 Ocak 2017
10




GEBELİKTE (HAMİLELİKTE) SU GELMESİ


Gebeliğin özellikle son haftalarında doğuma yakın günlerde sık görülen bir durumdur su gelmesi, hamileler bunu su gibi akıntı oldu, su boşalması oldu veya sularım geldi gibi ifade edebilirler.

Gebelikte (hamilelikte) suyun gelmesi nasıl anlaşılır? Su gelmesi bazen çok bol şekilde sanki bacağından aşağıya bir bardak su dökmüş gibi fazla olabilir, bu durumda anne kolaylıkla suyunun geldiğini anlayabilir. Bu esnada annenin giysileri, oturduğu yer veya yatağı ıslanabilir. Su geldiğinde veya su gelmeden önce sancı olabileceği gibi hiç sancı olmayabilir de. Sancı olmaması su gelmesi olmadığı anlamına gelmez. Amnion suyu ılık, berrak bir sudur. Bazen su gelmesi bu kadar şiddetli olmaz, hafif sızıntı veya damlama şeklinde olabilir bu durumda akıntı veya idrar kaçırma ile karıştırılabilir, anne bunu akıntı gibi su geliyor şeklinde ifade eder, annenin bunu ayırt etmesi zordur bu nedenle mutlaka kesin teşhis için doktora başvurmalıdır.

Bebeğin suyunun gelmesi ile vajinal akıntının farkı nedir?
Hamilelikte vajinal akıntı her ayda sık görülen bir durumdur, son aylarda daha fazla olabilir. Akıntı genellikle koyu, yapışkan, bazen kokulu ve az miktardadır. Akıntı asla annenin bacağından aşağıya su dökmüş kadar fazla olmaz ve pantolonunu, yatağını ıslatacak kadar fazla olmaz. Bebeğin amnion suyu aynı normal su gibi akışkandır, rengi berrak hafif sarımsıdır genellikle ancak eğer bebek kakasını yapmışsa koyu kahverengi, yeşil renklerde olabilir. Amnion suyu ılık hissedilir.




Su kesesinin doktor veya ebe tarafından açılması (amniyotomi):
Amnin sıvısı amnion zarının içerisinde bulunur ve bebek bu balon şeklindeki zarın içerisindeki suda serbest şekilde hareket eder. Doğum başladığında anne sancı çekerken rahim ağzındaki açıklık ara sıra kontrol edilir ve açıklık belli bir seviyeye gelince, genellikle 4-5 cm açılma oluşunca ince, uzun bir alette bebeğin su kesesi (amnion kesesi) delinerek açılır. Anne bu esnada ağrı veya rahatsızlık hissetmez, bir kaç saniye süren kısa bir işlemdir. Bebeğin su kesesi açıldıktan sonra doğum daha hızlı ilerler. Bazen doğum başlamadan öne annenin suları gelmiştir ve amnion suyu akarak boşalmıştır bu durumda amniyotomi yapılmadan doğum gerçekleşir.

Su gelmesinin anne veya bebek açısından bir zararı var mıdır?
Su gelmesi erken gebelik haftalarında gerçekleşirse erken doğum riskine neden olabilir. Yine özellikle erken haftalarda su gelmesi rahim ve amnion zarının enfeksiyonuna (koryoamniyonit) neden olabilir, bunu engellemek için antibiyotik tedavisi verilir. Su kesesi bebeğin dış ortamdan ve aşağıdan vajina yoluyla yukarıya çıkabilecek bakterilerden korur, bu nedenle su kesesinin açılması durumunda vajinadan rahim içerisine doğru enfeksiyon etkeni bakteriler ilerleyebilir. Doğuma yakın haftalarda ve çok uzun günler sürmeyen su gelmeleri genellikle bu tür riskli durumlara neden olmaz, zaten 1-2 gün içerisinde genellikle doğum gerçekleşir.

Su gelmesi durumunda ne yapılmalıdır?
Gebeliğin hangi haftasında olursa olsun su gelmesi (veya şüphesi) acilen doktora başvurmayı gerektirir. Su gelmesi 36. gebelik haftasından önce olmuşsa erken doğuma neden olabilir. Suların erken gelmesi konusunda ayrıntılı bilgiye buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz. Gebeliğin doğuma yakın son haftalarında su gelmesi genellikle 1-2 gün içerisinde doğumun gerçekleşeceğini gösterir. Su gelmesi gebeliğin çok erken haftalarında bebek henüz gelişimini tamamlamadan gerçekleşirse bebeğin gelişimini tamamlaması için beklemeye ve doğumu engellemeye çalışılır, bu esnada antibiyotikler ve tokolitik (sancı durdurucu) ilaçlar kullanılır.






  • Sayfa 1 Toplam 2 Sayfadan
  • 1
  • 2
Konuyu 1 kişi okuyor. (0 üye ve 1 ziyaretçi)
 
Seçenekler
Stil

Benzer Konular
Konu
Konuyu Başlatan
Forum
Cevaplar
Son Mesaj