Zühre Yıldızı Efsaneleri



"Zühre yildizi çikar çobanlarin korurmus.
"Taylari dogurturmus atlar esen dururmus!..."


Bir Türk Efsanesi

Bati âleminde Venüs Ön Asya'da da Zühre v.s. gibi adlarla anilan bu yildiz her iki dünya mitolojisinde de büyük bir yer tutmustur. Türk mitolojisinde de bu Kutup yildizindan sonra en fazla önem kazanan bir yildiz olmustu. Türklere göre bu yildizçok güzel bir kiz idi. Batidaki Venüs ve Zühre de daima kadin güzelliginin bir sembolü olmuslardi. Sibirya'nin buzlu tundralarinda ve karanlik bölgelerinde yasayan uzun zamandan beri medenî âlemle ilgilerini kesmis bulunan Yakut Türkleri Batidan nasil ilham almislardi? Öyle anlasiliyor ki Türklük çok eski çaglardan beri Bati ve Iran mitolojisi ile bu bakimdan bir bag kurmus bulunuyordu.


Türk Halk edebiyatinda Zühre Yildizi:

Türk lehçelerinde Zühre yildizina ne gibi adlar verildigini yukarida incelemistik. Bu adlarin hepsi de bir efsanenin geregi olarak verilmisti. Veyahut da bu adlara göre yeni efsaneler düzülmüstü. Türk halk edebiyatinda bu yildizlara umumiyetle "Kervan Kiran" adi verilir. Bunun da bir efsanesi vardir.
Anadolu'daki "Kervan Kiran" deyimi herhalde Türklerin çok eski ve müsterek bir efsanesine dayanmis olsa gerekti. Tanri daglarinin vadilerinde yasayan Kirgiz Türkleri de Zühre'ye "Kervan Culduz" yani "Kervan Yildizi" derlerdi. Herhalde Anadolu'danta Tanri daglarinin vadilerine kadar gitmis bir tesir pek bahis konusu olmasa gerekti.
Osmanlilarin ilk çaglarinda bu burca "Erte Yildizi" denirdi. "Erte gece ile safak arasindaki zamandir". Sibirya'nin güneyindeki Tundralarda yasayan Sagay Türkleri de bu yildiza "Erta Solbani" yani "Erte Çolbani" derler. Yine ayni Türkler bu yildizaAnadolu'daki "Tan yildizi" gibi "Tang solbani" da derler. "Solban" Anadolu'daki "Çolpan" dan baska bir sey degildi. Az sonra verecegimiz örneklerle açik olarak görecegimiz gibi Zühre "Atlari koruyan çoban Tanrisi" idi. Anadolu'daki bu burca "Çoban yildizi" denmesi Ahmet Vefik Pasa'yi bile hayrete düsürmüstü. Gerçi "Çoban" ile "Çolpan" sözleri birbirlerine yakin idiler. Ama hiç kimse de "Çoban"in ile "Çolpan" dan geldigini söyleyemiyordu. Bütün bunlardan hissediyoruz ki Bering bogazindan Anadolu'ya kadar uzanan Türk âleminde bazi müsterek his ve fikirler vardi.



Bu yildiz sabaha karsi dogar. Bunun için de Anadolu'nun birçok yerlerinde "Sabah yildizi" da denmistir. Bu yildiza "Akyildiz" diyenler bulundugu gibi Dogu Anadolu'da Sari-Yildiz Kanli-Yildiz Mavi-Yildiz da denir. Bilindigi üzere bir kervan bu yildizin erken dogmasi yüzünden gece yarisi yola çikmis ve bu yüzden de haydutlar tarafindan yok edilmislerdi. Bu olayi anlatan TürküSarkislali Âsik Veysel tarafindan söylenmisti. Fakat senelerce Erzurum'da ögretmenlik ve halkevi reisligi yapan Murad Uraz bu türkünün daha orijinalini Erzurum'da bulmustur. Asagidaki siir Murad Uraz'in derledigi sarkidan alinmistir:


"Kanli yildiz Sari yildiz
"Sunam aglar Sari yildiz
"Selâm götür sen al yildiz
"Yaldiz ey yildiz yildiz yildiz!"


Bu efsanenin Orta Asya varyantini da tespit etmis bulunuyoruz. Eski Türkler de bu yildiza "Yaruk yulduz" yani "Parlak yildiz" derlerdi. Kasgarli Mahmud'un sözlügünde verilen çok eski bir Türk siirinde Zühre yildizinin dogusu ve sabahin olusu söyle anlatiliyor:

"Yaruk yulduz togarda udhnu kelip bakarmen
"Satulayu sayrasip tatlig ünün kus öter!"
Parlak yildiz doganda uyanarak bakarim
"Gevezelik ederek tatli sesle kus öter!"
Eski Türk edebiyatinda da Zühre güzelligin bir sembolü idi. Nitekim Karahanli çaginin Türkçe saheseri Kutadgu Bilig yildizi için söyle diyordu:
"Besinci Zühre çikti vurdu güzel yüzünü
"Sabah vakti karsila sen de avut gönlünü!..."

Yakut Türklerine göre Venüs veya Zühre "Çok güzel bir kiz imis ve Ülker yildizini severmis. Bu iki sevgili gökte ne zaman karsilasirlarsa kalplerinden büyük ask ve sevgi firtinalari kopar bu suretle yeryüzü kar firtinalari içinde kalirmis". Yakutlar kötü havalarin nedenini hep bu sebebe dayarlarmis bu inanista bir gerçek payi da yok degildir. Çünkü Zühre ile Ülker'in yaklasma zamani kuzey bölgelerinde altinca aya tesadüf ediyordu. Tabiî olarak bu altinci ay Yakutlarin takvimine göre hesaplanmis bir çagdir. Bu ayda kuzey bölgelerinde büyük firtinalar olurdu.
Kirgizlar'a göre ise "Zühre yildizi Ay'in kizi idi. Ülker de Ayin ogludur.
Türkler genel olarak bu yildiza "Çolpan" derlerdi. Bu söz diger Türk lehçelerinde "Çolpon" ve Anadolu'da da "Çoban yildizi" haline girmistir. Bununla beraber Anadolu'da bu yildizla çobanlar arasinda bir çok baglar bulunmus ve buna göre de türlü sekilde anlatilan birçok masallar düzülmüstür. Mogollar da bu yildiza "Solbon" veya "Sulbun" derlerdi. Öyle anlasiliyor ki bu yildizin adiMogollara da Türklerden girmisti. Türkler genel olarak bu yildiza "Tang Yulduzi" yani "Tan yildizi" demislerdir. Bu da sabahla ilgisi dolayisi ile idi. Anadolu'da ise "Sabah yildizi" deyimi kullanilir. Türkler yildizlarin parlakliklarina bakarak ad vermislerdi. Meselâ eski Türkler Zühre'ye "Yaruk yulduzi" yani "isik yildizi" demislerdi. Anadolu'da buna benzeyen bir deyim görüyoruz. Anadolu'nun birçok yerlerinde Zühre'ye "Ak yildiz" denir.


Bu yildiz Altay ve Sibirya efsanelerinde de önemli bir yer tutar. Meselâ "Efsane kahramanlarindan biri gördügü bir rüyada sag tarafindan günesin sol yaninda da ayin durdugunu görmüs. Güneyde ise Zühre yildizi parliyormus". Bu bölgelerde Zühre yildizi genel olarak güneyi temsil eden bir sembol idi.

Zühre yildizi "Atlarin koruyucusu":

Güney Sibirya halklarinin birçoklarina göre Zühre yildizi atlarin ve at sürülerinin koruyucusu idi. Bunun için büyük at sürülerine sahip olan kimseler Zühre yildizina kurban keserler ve kurban etleri ile saraplari atesin üzerine dökerek bunlarin dumanini ve kokusunu Zühre yildizina gönderirlerdi. Zühre yildizinin yaninda parlayan iki küçük yildiz da onun çobanlari olarak kabul edilirdi. Çünkü Zühre yildizinin da büyük at sürüleri vardi. Bu iki çoban da onun sürülerine bakardi. Bunun içindir ki at çobanlari da bu iki küçük yildizi kendilerine ugur getiren bir yildiz olarak kabul etmis ve onlar için kurbanlar sunmuslardi.

Hint mitolojisine göre Zühre yildizi "Asvin" adli bir Tanri idi. Bu Tanrinin digerlerinden farki daha ziyade bir ata sahip olmasi ve at üzerinde gezmesi idi. Öyle anlasiliyor ki Sibirya an'anelerinde de biraz Budizm'in tesirleri mevcuttu. Fakat Hindistan'da at kültürü ve büyük at sürüleri yoktu. Bu sebeple bu inanç Ortaasya'ya gelince atli Türklerin hayatlarina uymus ve tamami ile yerli bir inanis haline girmisti. Belki de bu inançlar Orta Asya'da eskiden beri mevcut idi. Bu efsanelerin en tipik örnekleri Buryat'larda görülür. Bu konuda bir fikir vermek için bu efsanelerin birer özetini sunmayi faydali buluyoruz:

ZÜHRE YILDIZI ÇOBAN YILDIZI
Zühre yildizininmis yerdeki bütün atlar
Onlari hep korurmus esen bulurmus tüm atlar.
Iki çobani varmis birinin adi Tugluk
Çobanlara bakarmis onda imis ululuk
Tugluk'a herkes tapar keserlermis kurbanlar
Baharda tören yapar içerlermis çobanlar.
Kebaplarin kokusu ta Zühre'ye çikarmis
Saraplarin tütsüsü yildizlari yikarmis.
Bazan gençlerin çogu oynarlar çalarlarmis
Büyük senlikler yapar uykuya dalarlarmis.
Atesin içine kemikler atarlarmis
Kemik kokulariysa Zühre'yi sararlarmis.
Derler ki bazilari Zühre bir Tanri idi
Yalniz korur atlari görevi ayri idi
Gece dünyaya iner dogumlari baslatir
Bazan atlara biner yeleleri islatir.
Yayla güz arasinda Zühre parlak dogarmis
Zührenin isiginda taylar apak dogarmis.
Bazan Zühre yildizi batilara ugrarmis
Dogu sahipsiz kalir kurtlara gün dogarmis.
Bu mevsimde çobanlar sicaktan hep bayginmis
Ayikmis bütün kurtlar son derece azginmis.
Zührenin bir çobani bir de köpegi varmis
Zühre yokken tamami hiç durmadan yatarmis.