Günün Sözü DamlaPenia.
Her şey neye layıksa ona dönüşür. -Mevlana
Etiket Listesi

Like Tree6Beğeniler
  • Sayfa 3 Toplam 5 Sayfadan
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
Seçenekler
Seçenekler
Stil
Avatar Seçilmemiş
Üyelik tarihi
18 Ekim 2015
Bulunduğu yer
Sevilla
Yaş
31
Mesajlar
1.408
Seslenildi
47 Mesaj
Etiketlendi
11 Konu

Standart Cevap: Psikiyatrik Ansiklopedi

18 Ekim 2015
21

Beden;

Modern psikiyatride,psikolojik değişkenliklerle beden yapısı arasındaki korelasyonun araştırılmasında Kretschmer (bkz.) önderlik etmiştir. Kretschmer,piknik yapıyla (tıknaz gövde,geniş yüz,kalın boyun,geniş viseral boşlukla,ince kol ve bacaklar ve cilt altı yağ tabakası birikimine yatkınlık) siklotimik mizaç ve duygusal (affektif) psikozlar arasında ilişki bulmuştu, öte yandan,leptosomatik yapıyla da (uzun boy,dar gövde,uzun bacaklar ve ince bir cilt altı yağ tabakası) şizoid mizaç ve şizofrenik çöküntü arasında ilgi bulmuştur. Bu alanda daha sonra çalışan araştırmacılar arasında yer alan Sheldon,başka bir tipoloji geliştirmiştir. Ayrıca Rees ve Eysenck'e de bu alanda değinilmelidir. Bkz. Somatotipler ve Yapı


Beden Yapısı;

Çağlar boyunca beden yapısıyla mizaç yatkınlıkları arasında bir ilinti kurma çabaları sürdürülmüşse de,ilk olarak 1936 yılında kretschmer (bkz.) Bu fikri modern psikiyatri kapsamına almıştır. Tıknaz yapının siklotimi'ye (neşe ve üzüntü durumlarının belli sürelerde belirmesi) ve bir sinir bozukluğu durumu olduğu zaman manik hastalığa yatkın olduğunu; uzun boylu,ince,leptosomatık yapının şizoid mizaç gösterdiğini ve bir sinir bozukluğunda şizofreniye dönüşebileceğini ileri sürmüştür. Daha sonraları Sheldon (bkz.) Somatotipleme için daha ayrıntılı teknikler geliştirmiş ve beden yapısıyla psikolojik değişkenler arasındaki korelasyon faktörleriyle ilgili çalışmalar yapmıştır. Kretschmer'in piknik,atletik ve leptosomatik tiplerine karşılık,endomorf,mezomorf ve ektomorf olarak üç fiziksel tip tanımlamıştır.


Beden İmajı;

İlk gelişme safhalarında çocuk,kendinin ayrı bir bütün ve bedeninin de kendi kontrolü altında bir araç olduğu kavramını edinir. Bu «benlik kavramı» hayatı boyunca gittikçe zenginleşir ve fizik bedenle ilgili ayrıntılı bir «sistem» ya da düşünceyi kapsar. Bu düşünce için beden imajı terimi kullanılmaktadır. Bu sistemin tutarlılığı elbette sinir sisteminin bütünlüğüne bağlıdır. Böylece organik beyin hastalıklarında,özellikle parietal lob hastalıklarında,beden imajı bozukluklarına çok rastlanmaktadır. Oryantasyon bozukluğu (bkz. Ototopagnozi),yanlış lokalizasyon (alloestezi) veya bedenin bölümlerini algılayamama (bkz. Anosognozi) görülebilir. «Fantom kol veya bacak» yahut buna benzer fenomenler,sinir kopması dolayısıyla stimülasyonların yanlış yorumlanması sonucudur. Beden imajı bozuklukları,hastada başkalarının kendisini nasıl gördüğüyle ilgili yanılgılar olarak belirdiğinde,«fonksiyonel» niteliktedir; meselâ,hasta burnunun çok uzun ve dolayısıyla alay konusu olduğunu sanabilir. Bazı hipokondria tiplerinde beden duyularına karşı ağırı duyarlık belirgin olarak görülür. «yedekparça» (protez) ameliyatları da yatrojenik bozukluklara yol açabilir.

Avatar Seçilmemiş
Üyelik tarihi
18 Ekim 2015
Bulunduğu yer
Sevilla
Yaş
31
Mesajlar
1.408
Seslenildi
47 Mesaj
Etiketlendi
11 Konu
Standart Cevap: Psikiyatrik Ansiklopedi
18 Ekim 2015
22
Belle İndifference;

(kayıtsızlık)

Histerik konversiyon semptomları gösteren hastalardaki uygun emosyonel ifade eksikliği anlamına gelir. Böyle bir hasta aksaklığından,meselâ paralize bacağından,şikâyet ederken aynı zamanda da buna karşı donuk ve kayıtsız bir emosyonel tepki gösterir; hattâ başka konularla ilgili şakalar yapıp gülebilir. Endişe verici bir semptom sayılabilecek bu durumu hiç düşünmediği,ilgi bile duymadığı bellidir.

Belle indifference,şizofrenide (bkz.) Görülebilen duygusal (affektif) donuklaşma veya tutarsızlıktan farklıdır. Doktorun teşhisine,şizofrenide görülen diğer özellikler ışık tutar.
Avatar Seçilmemiş
Üyelik tarihi
18 Ekim 2015
Bulunduğu yer
Sevilla
Yaş
31
Mesajlar
1.408
Seslenildi
47 Mesaj
Etiketlendi
11 Konu
Standart Cevap: Psikiyatrik Ansiklopedi
18 Ekim 2015
23
Benzodiazepin'ler;

Son onbeş yıl içinde geliştirilen benzodiazepinler reçetelerde en çok yazılan ilaçlar arasında yer almaktadır. Klordiazepoksid,bu serinin prototipidir. Bundan sonra diazepam,oksazepam,nitrazepam,medazepam ve flurazepam gelir. Bu bileşiklerin en büyük avantajı düşük toksisiteleridir; böylelikle aşırı dozda geniş bir emniyet marjı olmaktadır. Farmakolojik etkinlik,merkezde heterojen yedi üyeli bir halka yapısıyla ilgilidir. Benzodiazepinler gastroentestinal ve parenteral yollardan süratle absorbe olurlar,fakat kanda en yüksek seviyeye yavaş yavaş ulaşırlar ve itrah birkaç gün içinde tamamlanmaz. Benzodiazepinler hafif psikosedatif özellikler gösteren etkili anksiolitik ve yatıştırıcı ilaçlardır. Klinik bakımdan etkileri barbitüratlarınkine benzer,fakat farmakolojik etkinlikleri farklıdır: benzodiazepinler limbik sistemde (bkz.) İnhibitör etki gösterirler; retiküler ve beyin sapı bölgelerinde çok az etkinlikleri vardır. Yarattıkları antikonvülsan etki klinik bakımdan yararlı olmuştur. Kas gevşetici özellikleri ekstrapiramidal sistem yoluyla meydana gelir. Klinik yararları çok çeşitlidir,çünkü anksiete veya gerginlikten ötürü olan semptomların giderilmesi gerektiğinde benzodiazepin verilmesi uygundur. Kötü etkilere pek rastlanmaz. Benzodiazepinler yarı uyku hali doğurmazlar ; yaşlılarda hipereksitabilite,ajitasyon ve öfkeyle birlikte paradoksal stimülasyon belirebilir. Bazan ataksi,başağrısı ve hipotansif başdönmesi görülür. Psikolojik alışkanlığa az rastlanır.

* Benzodiazepin türevlerinin normal dozları

* Bileşik Normal doz

* Klordiazepoksid günde 3x 5 mg - 4x25 mg

* Diazepam günde 3x 2 mg - 4x10 mg

* Oksazepam günde 3x15 mg- 4x30 mg

* Medazepam günde 3x 5 mg - 3x10 mg

* Nitrazepam geceleri 5-20 mg



Benzokinolizin Türevleri;

Tetrabenazin bu grubun en tanınan bileşiğidir ve rauwolfia alkaloidlerini andırır. Etkileri tıpkı reserpinin etkileri gibidir,fakat daha süratli,daha kısa süreli ve daha kuvvetli bir etki yaratırlar. Artık nöroleptik olarak çok az başvurulan bu bileşiğin,Huntington koresinin (bkz.) Tedavisinde önemli bir yeri vardır.
Avatar Seçilmemiş
Üyelik tarihi
18 Ekim 2015
Bulunduğu yer
Sevilla
Yaş
31
Mesajlar
1.408
Seslenildi
47 Mesaj
Etiketlendi
11 Konu
Standart Cevap: Psikiyatrik Ansiklopedi
18 Ekim 2015
24
Beyin Bölünmesi;

Ender olarak,«intractable» epilepsinin giderilmesi için korpus kallosum,hippokampus komissürü,anterior komissür ve talamusdaki massa intermedia ameliyatla alınır. Bu ameliyat iki serebral hemisferi fonksiyonel olarak ayırır ve etkileri akademik bakımdan ilginçtir. Kişilik,mizaç ve zekâ hasara uğramaz ve hasta normal koşullar altında her iki hemisferin de serbest fonksiyon göstermesi durumunda normal davranış gösterir. Oysa,bazı özel durumlar bir hemisferin öbürünün aldığı stimulusları bilmesini önlediği zaman,belirgin yetersizlikler ortaya çıkar. Böylece bir hasta sol eliyle,sol bacağında stimüle edilen bir noktayı gösterebilir, ama bunu ne sözle,ne de sağ eliyle gösteremez. Konuşma,hesaplama,görme,emosyon,bilinçlilik ve irade üzerinde,değişik şartlar ve yaşlarda,yapılan benzer deneyler,beyin fonksiyonuyla ilgili önemli bir bilgi sağlayabilir.


Beyin Hücreleri Sinapslarında İletim;

Sinir sistemindeki impulslar,sinapslarda,bir sinir fibrilinden öbürüne geçerler. Sinapslar,bir sinir hücresi aksonunun pre-sinaptik membranı ile öbür sinir hücresi dendritlerinin post-sinaptik membranı arasında kalan ince boşluklardır. Sinapstaki iletim,aksonun terminal bölümündeki çok küçük vesiküllerden salgılanan nöro-iletici (bkz.) Bir maddeyle gerçekleşir. Bu nöro-ileticiler sinaps boşluğuna yayılarak postsinaptik membranı etkilerler. Eksitasyon yarattıkları zaman,bitişik nöronda impuls oluştururlar; yahut da,inhibisyon yaratarak bitişik nöronda bir impuls olanağını azaltırlar. Hem istemli,hem de otonom sinir sistemlerinin periferik bölümlerinde,nöro-ileticilerin niteliği tanımlanmış olmakla birlikte,beyindeki nitelikleri konusunda daha az bilgi vardır. Birçok yıldır,beyinde kolinerjik iletimin gerçekleşip gerçekleşmediği şüpheliydi,ama bugün hiç değilse korteksin bazı bölümlerinde asetilkolinin (bkz.) bir nöro-iletici olduğuna işaret eden deliller vardır. Hipotalamusda,orta beyinde,pons ve medulla'da noradrenalin (bkz.) mevcudiyeti saptanmıştır ve yoğunluğu nöron aktivitesine göre değişmektedir.Aynı şekilde,nucleus caudatus'da da dopamin (bkz.) bulunmuş olup,ekstrapiramidal motor sistemdeki nöro-ileticilerden biri olduğuna inanılmaktadır. Serotonin (bkz.) (5-hidroksitriptamin) de çeşitli orta beyin lokalizasyonlarında bulunmuştur ve muhtemelen bir nöro-ileticidir. Gamma-aminobutirik asit (GABA) (bkz.) Yalnızca santral sinir sisteminde lokalizedir ve bugün mevcut bilgiler,bu maddenin birçok belli başlı inhibitör ileticilerden biri olduğuna işaret etmektedir.Diğer muhtemel santral nöro-ileticiler arasında glisin ve glutamik asit, P maddesi,histamin ve prostaglandinler gibi birçok amino asit vardır.
Bkz. Sinaps-Sinaptik İletim
Avatar Seçilmemiş
Üyelik tarihi
18 Ekim 2015
Bulunduğu yer
Sevilla
Yaş
31
Mesajlar
1.408
Seslenildi
47 Mesaj
Etiketlendi
11 Konu
Standart Cevap: Psikiyatrik Ansiklopedi
18 Ekim 2015
25
Beyin Metabolizması;


Beyindeki metabolik reaksiyonlar kabaca vücuttaki diğer metabolik reaksiyonlara benzer. Ama yalnızca beyinde oluşan reaksiyonlar da vardır.

Protein sentezi genel DNA-RNA düzenini izler ve kayda değer bir özellik beyin proteinlerinin dönüşme (ciro) seviyelerinin çok yüksek olmasıdır.Beyin ağırlığının büyük bir oranını çeşitli tipte lipidler oluşturur ve lesitin gibi fosfolipidler özel bir önem taşır. Karbonhidrat metabolizması tamamen glükoza dayanır,çünkü beyinde hiçbir glikojen deposu yoktur. Beyindeki enerji metabolizmasının çoğu,nöronların dinlenme potansiyelini sürdürmeye harcanır,iletici metabolizması tabii ki,çok önemlidir ve bunların sentezi ve yıkımı için gerekli enzimler spesifik nöronlarda bulunur. Santral ileticiler arasında muhtemelen asetilkolin (bkz.), serotonin (bkz.), glütamat (bkz.),GABA bkz.),glisin (bkz.),katekolaminler (bkz.),özellikle noradrenalin (bkz.)ve dopamin (bkz.) ve serebellumda prostaglandinler (bkz.)vardır. Prostaglandinle,beynin başka bölümlerinde de önemli yardımcı rol oynayabilirler.

Birçok önemli ilaç bu sistemler üzerinde etkinlik gösterir. Ayrıca,meta bolitlerin membranlardan geçiş mekanizmaları da çok önemlidir. Bunun örnekleri özellikle noradrenalinin,imipramin gibi antidepresanların blokajı üzerine,adrenerjik sinapslardaki akson terminallerine yeniden alımıdır (re-uptake). Beyin fonksiyonunda hormonlar ve vitaminler de önemli bir rol oynar ve bunların fonksiyonlarındaki bozukluklar pellagra (bkz.) demansı,tiroid guddesiyle (bkz.) İlgili psikozlar ve adrenal kortikal hastalıklar gibi psikiyatrik bozukluklara yol açabilir.Beyin fonksiyonu,dağcılık sporu yapanların bildiği gibi,oksijen eksikliğine ve ayrıca elektrolit dengesine karşı da son derece duyarlıdır. GABA gibi bazı bileşikler yalnızca beyinde bulunur. Son zamanlarda,anıların hafızadaki kalıcılıklarının,protein sentezinin devamına bağlı olduğunun ileri sürülmesi,ilginç bir gelişmedir.



Beyin Metabolizmasında Amino Asitler;

Bazı amino asitler,beyinde önemli ikili bir rol oynarlar. Glutamik asit (bkz.) Ve gamma-amino-butirik asit (bkz. GABA) (ve muhtemelen ilgili bazı asitler) beyinde nöroiletici görevi görürler. Çünkü glutamat her zaman nöronlar için uyarıcı,GABA ise inhibitördür. GABA yalnızca beyinde bulunur. Bu iki amino asit,trikarboksilik asit siklusuyla (krebs siklusu) ilgili oldukları için,enerji metabolizmasında da önemli bir rol oynarlar.Alfa keto glutamat'dan süksinat'a,biri doğrudan doğruya,öbürü ise glutamik asit ve GABA yoluyla olmak üzere,iki yol vardır. Glutamik asidin GABA'ya dönüşmesi ve sonra süksinata dönüşmesinde vitamin B6 (piridoksin) bir koenzim olarak rol oynar. Birincisi,yani glutamik dekarboksilaz,piridoksin yetersizliğine karşı çok hassas olup,sonucunda aşırı glutamat ve yetersiz GABA oluşumuna yol açabilir.

Piridoksin yetersizliğini izleyen ve özellikle çocuklarda rastlanan epileptik konvülsiyonlar böyle açıklanabilir. Glukoz deposu yetmediğinde,GABA ve glutamat beyin tarafından kullanılır. Hipoglisemik koma sırasında,bu amino asitlerin beyindeki seviyeleri düşmektedir ve seviyedeki farklılaşma ile hasta bu tip komadan uyanır. Glutamat ve GABA aynı zamanda amonyak detoksifikasyonuyla da ilgilidir; glutamat bu proçes sırasında glutamine dönüşür,GABA ise konvülsiyon yaratıcı nitelikler taşıyan gamma-guanidino bütirik aside dönüşür. Beyindeki yüksek amonyak seviyesinin (mesela amonyum tuzlarıyla beslenme sonucunda) niçin konvülsiyonlara yol açtığı böyle açıklanabilir.

Beyindeki amino asitler protein yapımıyla da ilgilidir. Bu metabolizmadaki yetersizlik,akıl bozukluğunun önemli bir nedenidir. Fenilketonüri (bkz.) Genetik bir bozukluk sonucu ortaya çıkar ve fenilaninin tirosine dönüşmesini sağlayan enzimin oluşumunda bozukluğa yol açar. Dolayısıyla fenilalanin,toksik bir bileşik olan fenilpiruvik aside dönüşür. Triptofan metabolizmasının ve amino asit iletiminin bozuk olduğu Hartnup hastalığı (bkz.) da başka bir bozukluktur. Triptofanın nikotinik aside normal dönüşümü bloke olur ve sonucunda pellagra ortaya çıkar. «akçaağaç balı» idrar hastalığı (bkz.) Lösin ve isolösin bozukluklarından ötürü olur. Diğer bozukluklar arasında arjino-süksinik asidemi (bkz.) Ve sistationüri (bkz.) Yer alır. (bkz. Akıl hastalığının biokimyasal ve nöro-fizyolojik temelleri ve kalıtsal metabolizma bozuklukları)

Avatar Seçilmemiş
Üyelik tarihi
18 Ekim 2015
Bulunduğu yer
Sevilla
Yaş
31
Mesajlar
1.408
Seslenildi
47 Mesaj
Etiketlendi
11 Konu
Standart Cevap: Psikiyatrik Ansiklopedi
18 Ekim 2015
26
Beyin Monoaminleri;

(Biojenik aminler ve monoaminler) Serotonin (5HT) (bkz.),histamin ile adrenalin (bkz,),noradrenalin (NA) (bkz.) Ve dopamin (DA) (bkz.) adlı üç katekolamin beyinde bulunurlar ve iletici fonksiyonu gördüklerine inanılmaktadır.

Bu monoaminler kendilerine tekabül eden aminoasitlerden oluşur ve amin oksidaz enzimi aracılığıyla aside metabolize olurlar. Ayrıca bir kısım katekolaminler de katekol-O-metiltransferaz (COMT) enzimi aracılığıyla metadrenalin ve vanilmandelik asit (VMA) gibi bileşiklere metabolize olurlar.

Monoaminlerin,ruhsal durum ve davranışın kontrolunda çok önemli fonksiyonlara yardımcı olduklarına inanılmaktadır. Beyin histamini ve adrenalinin fonksiyonları bilinmemektedir. 5HT ve DA ihtiva eden hücreler beyin sapındaki iki çekirdekte toplanmıştır ve buradan,bütün beyne aksonlar gider. Dopamin ihtiva eden hücreler ekstrapiramidal sistem de toplanmıştır. Parkinsonizm bu ileticinin düşük seviyede olmasıyla ilgilidir. Dopamin ayrıca daha kompleks motor sistemlerin kontroluyla ilgilidir. Serotonin ve noradrenalin birçok fonksiyonlarla ilgilidir; meselâ ruhsal durumun (depresyon yaratan amin seviyelerinin düşmesi ile depresyon oluşumu) ve uykunun kontrolü. Serotonin EEG'de yavaş dalga gösteren hafif uykuyu,noradrenalin ise REM'li (hızlı göz hareketleri) uykuyu kontrol etmektedir. Noradrenalin ayrıca öfke reaksiyonları ile iştahın kontrolü ile ilgilidir ve organizmanın olumlu bir stimulus aldığını beyne iletmede aracı olur. Böylelikle,birçok klinik depresyon semptomları — keyifsizlik, iştahsızlık,uyku bozukluğu,zevk alma ve hayata ilgi duyma eksikliği — doğrudan doğruya beyin aminlerindeki bir bozuklukla ilgili olabilir. Bu sistemde depresyon etkisini önleyen ilaçlar şunlardır; monoamin oksidaz inhibitörleri (bkz.,serotonin ve noradrenalin ayrışmasını engeller; trisiklik antidepresanlar (bkz.) Ve amfetaminler,aminlerin pre-sinaptik terminale dönüp depolanmalarını etkileyerek etkilerini güçlendirir. Rauwolfia alkaloidleri (bkz.) Amin depolarını azaltarak depresyona yol açabilir,fenotiazinler (bkz.) Psikozlarda aşırı etkinlik gösterebilen santral noradrenalin sistemlerini inhibe eder.



Beyin Skanı;

Klormerodrin merkür 197 veya 203 sodium perteknetat tc99 ve indium 113m gibi birtakım bileşiklerin intravenöz zerkiyle kan damarlarında bir anormallik olup olmadığı belirlenir. Bu radyoaktif bileşikler kısa ömürlüdür ve bir sodyum iodit (TI) kristalli çizgisel skanner kullanılarak beyinde taranır. Non-merkür bileşikleri,%70-80 kesinlikle,meninjiomalar gibi vaskülarize tümörlerin teşhisinde yardımcı olmalarının yanısıra,serebro-vasküler anormalliklerin ve dura altı hematomalarının gözükmesini de sağlarlar. Cıva bileşikleri sinir hücresine girebilir ve neoplazilerde tutulma artar. Ayrıca,ventrikülleri ve subaraknoid boşluğu gözlemlemek için intratrakeal yoldan teknetium serum albumen verilir.
Avatar Seçilmemiş
Üyelik tarihi
18 Ekim 2015
Bulunduğu yer
Sevilla
Yaş
31
Mesajlar
1.408
Seslenildi
47 Mesaj
Etiketlendi
11 Konu
Standart Cevap: Psikiyatrik Ansiklopedi
18 Ekim 2015
27
Beyin Tümörü;

Beyin tümörleri özellikle parazitik olan enfeksiyonlardan oluşabilir (sistikerkus,hidatid). Primer olarak ise bronchus'da,fakat muhtemelen göğüs,mide,prostat,pankreas veya böbrekte görülür.

Tümörler beyni örten kısımda (meninjioma),beyin dokusunda (glioma), ventriküllerin içinde (üçüncü ventrikülde kolloid kist),kan damarlarında (anjioma),hipofiz bezinde veya kafatasının içindeki kranyal sinirlerde (oditer nöroma) oluşabilir. Çocukluk döneminde en çok rastlanan tümör habis serebellar medulla blastoma'dır. Oysa yetişkinlerde en az,daha yavaş büyüyen astrositoma kadar,infiltratif glioblastomaya da rastlanmaktadır. Bunlardan sonra da meninjiomalar ve oditer nöromalar gelir.Anjiomalar ender görülür. Kafatası iç basıncının artmasından ötürü olan semptom ve belirtiler arasında başağrısı (paroksizmal, «bıktırıcı»,«zonklayıcı» veya «çatlayıcı»),kusma,papillodem,jeneralize konvülsiyonlar ve altıncı sinir felci vardır. Iritasyon veya nekrozdan ötürü olan lokal belirtiler arasında ise fokal epilepsi (Jackson yeya lobus temporalis nöbetleri), diğer kafatası sinir felçleri,piramidal belirtiler,afazi,görme bozuklukları ve diğer duyu kayıpları vardır. Zihinsel değişimler; depresyon,anksiete,sinirlilik ve paranoid yanılgılardır. Yavaş büyüyen tümörlerde hallüsinasyonlara ve uzun süreli «fonksiyonel» görüntülere (depressif ve paranoid) rastlanır.

Sonunda apati,emosyonel uysallık,oryantasyon bozukluğu ve zekâ geriliği ile birlikte daha tipik bir «organik» tablo gelişir. Kafatası röntgeni (kemik aşınması,kireçlenmesi) ventrikülografi (deforme veya yanlış yerlerdeki ventriküller),serebral anjiografi (bkz.) (damarların yerleri,kan damarı tümörlerinin görülmesi),elektroansefalografi (fokal yavaş dalgalar),ekoansefalografi (bkz.) (ortadaki yapılarda kayma) ve beyin skanı (bkz.) (tümör dokusunda differansiyel tutulma) yardımıyla teşhis sağlanır.




Beyin Yıkama;

Beyin yıkama teriminin kapsadığı birçok tekniğe,bazı ülkelerde rejime karşı çıkanların fikirlerini değiştirmek amacıyla başvurulmaktadır. Bunlar arasında endoktrinasyon,tekrarlı telkin,bir korku ve dehşet ortamı içinde zihinsel ve fiziksel yorgunluk yaratılması gibi teknikler vardır. Teknikleri uygulayanların amaçları,bir mahkemeye veya dünyaya karşı,tutukluya doğru yahut yanlış itiraflar imzalatmak ve tutukluyu o günkü rejime uymamakla ne korkunç bir suç işlediğine inandırmaktır. Beyin yıkamaya karşı gösterilen direnç,tutuklunun itidaline,ülkesi yahut Tanrısına inancına,fizik sağlığına ve sorgu yöntemlerine karşı daha önceden gördüğü eğitime bağlıdır.
Avatar Seçilmemiş
Üyelik tarihi
18 Ekim 2015
Bulunduğu yer
Sevilla
Yaş
31
Mesajlar
1.408
Seslenildi
47 Mesaj
Etiketlendi
11 Konu
Standart Cevap: Psikiyatrik Ansiklopedi
18 Ekim 2015
28
Bielschowsky-Jansky Hastalığı;

İleri çocukluk yaşlarında görülen bir çeşit amorotik kalıtsal zekâ geriliği (bkz.)


Bilinç Bulanıklığı Durumları (Twilight States);

Çeşitli nedenlerden ötürü olan kısmi bilinçsizlik durumlarıdır. Bilinçlilik sınırlanır,anlama yeteneği körelir ve anormal davranış ya anormal akıl fenomenleriyle birlikte görülür,ya da bu fenomenleri yansıtır. Bir nöbet yahut nöbetler serisinden sonra bir saat kadar sürebilen bu durumlar,normal fonksiyona yalnızca kısmi bir dönüş olarak kabul edilebilir. Hughlings Jackson terminolojisine göre,bazı nöbetler de aynı şekilde,bilincin en yüksek düzeyine müdahale etmektedir. Böylece,ilaç entoksikasyonu (özellikle kannabis ve kokain) histerik disosiyasyon durumları (özellikle hafif serebral travmaların harekete geçirdiği durumlar) da aynı etkiyi gösterebilir. Fizik ve akıl performansın da yavaşlama,irritabilite ve fevri davranışlar,hallüsinasyonlar ve paranoid fikirlere rastlanabilir. Bunların diğer bilinçsizlik durumlarından farkı,nispeten kısa sürmeleridir.
Avatar Seçilmemiş
Üyelik tarihi
18 Ekim 2015
Bulunduğu yer
Sevilla
Yaş
31
Mesajlar
1.408
Seslenildi
47 Mesaj
Etiketlendi
11 Konu
Standart Cevap: Psikiyatrik Ansiklopedi
18 Ekim 2015
29
Bilinç Bulutlanması;

Bilinç (bkz.),dış ortamla tam bir temas ve dış ortamı kavrayarak organizmanın maksimum kapasitesiyle kullanma anlamına gelen bir «farkında olma» durumudur. Dolayısıyla,bilinç bulutlanması da bu bakımlardan daha düşük düzeyde olan herhangi bir bilinç durumudur. Uykuyla uyanıklık arasındaki durumlarda,bulutlanma fizyolojik olabilir. Beynin normal fonksiyonlarını etkileyen durumlarda ise,bulutlanma patolojik olabilir.Metabolizma bozuklukları,toksik durumlar,aktivasyon merkezlerinin bulunduğu hipotalamus bölgesinde yapısal hasar veya kortikal aktiviteyi bozan durumlar.

Bilinç bulutlanması,klinik açıdan psikofizyolojik ve elektroansefalografik (EEG) (bkz.) yöntemlerle saptanır. Davranış bakımından da,aşırı uyku haliyle birlikte görülebilen apati veya kayıtsızlık durumu biçiminde belirir; fakat heyecan çok kere,delirium tremens'deki kadar belirgindir. Hafıza kayıt fonksiyonundaki periodik bozukluklar,yarı hafıza kaybı olarak belirir. Olayların sıralarının karıştırılması,zaman kavramıyla ilgili bozukluklar ise dikkat kaybı belirtileridir. «yedi serisi testi» kullanılarak konsantrasyon denenir; bu testte hastaya yüz sayısından yedi sayısını çıkarması,kalan sayıdan yine yediyi çıkarması,vs. Söylenir. Son olarak,bulutlanma zekâ fonksiyonuna müdahale edebilir ve sonucunda değişken bir entellektüel performans kaybı görülür. Ya basit bir stimulus-tepki testi ya da seçilen tepkiyi belirtici bir test şeklindeki reaksiyon süresi testleriyle uyanıklık ölçülür. Bu testler bazan EEG ile birlikte uygulanır ve performans yavaşlamaları,yahut yapılan yanlışlar elektroansefalogramda yavaşlama ve anomali olarak gözükür.

Uykudan önceki bulutlanma durumlarında görülen hallüsinasyonlara (bkz.) hipnagojik hallüsinasyonlar (bkz.)denir ve bunların fazla bir klinik önemi yoktur. Göz önünde bulundurulması gereken patolojik durumlar üremi, diabet,hipoglisemi,petit mal epilepsi,post-iktal durumlar,epileptik otomatizm veya füg durumları; barbitürat ve alkol entoksikasyon ve abstinansı; encephalitis lethargica,narkolepsi,üçüncü ventrikül hematoması ve kafatası iç basıncının artmasına yol açan birçok nedenlerdir.


Bilinçlenme Tedavisi;

Operant şartlama (bkz.) ilkelerine dayanan bir davranış terapisidir. Hastaya sistematik olarak korktuğu şeyi yapması söylenir,bunu başardığı zaman terapistten övgüyle ödüllenir,başaramadığı zaman ise hiçbir karşılık görmez. Biçimleme tedavisinin model tedavisinden (bkz.) farkı,hastanın korktuğu eylemi terapistin kendisinin yaparak ona bir örnek olmamasıdır. Model tedavisi gibi,biçimleme tedavisi de fobik ve obsessif semptomlarda anlamlı bir yarar sağlayarak,şizofreniye ve çocukluk dönemindeki otizme sekonder olan davranış bozukluklarında yardımcı olabilir.


Bilinçsiz Yanlış Hatırlama;

Geçmiş yaşantıları,halihazırdaki emosyonel ihtiyaçlara cevap verebilecek biçimde,bilinçsiz olarak değiştirmek yahut yanlış hatırlamaktır.


Binet Simon Testi;

Binet ve Simon tarafından hazırlanan ilk zekâ testleridir. Gitgide zorlaşan otuz testi kapsar. Bu teste verilen cevaplara göre çocuğun zekâ derecesini gösteren bir cetvel hazırlanmıştır. Stanford-Binet testi ise bunun sonradan geliştirilen bir biçimidir ve A.B.D. 'de yaygın olarak kullanılmaktadır.
Avatar Seçilmemiş
Üyelik tarihi
18 Ekim 2015
Bulunduğu yer
Sevilla
Yaş
31
Mesajlar
1.408
Seslenildi
47 Mesaj
Etiketlendi
11 Konu
Standart Cevap: Psikiyatrik Ansiklopedi
18 Ekim 2015
30
C_Ç


Çağrışım (Association) Bozuklukları;

Fikirler,sözcükler,yaşantılar veya stimuluslar ve tepkilerin aralarındaki ilişkilere çağrışım (association) denilmektedir. Böylece kişinin yaşantısında bu unsurlardan biriyle karşılaşmasını,ilişkili bir yaşantının çağrışımı izler. Bu çağrışımlar kişinin önceki yaşantısından ötürü meydana gelir ve birkaç kesin ilkeye göre oluşurlar. Bu ilkeler arasında en önemlileri yakınlık ve benzerlik «kanunlarıdır». Bu yollardan kurulan çağrışımlar birtakım öğrenim türlerinde, özellikle sözlü öğrenimde,hafıza ve düşünmede belirgindir. Sözlü çağrışımlar,sözcük çağrışım testleriyle incelenir; süjeye belli sözcüklere «aklına ilk gelen sözcükle» cevap vermesi söylenir. Benzer tipteki zincirleme çağrışım yöntemi psikanalitik (bkz.) Tekniklerde belirgin bir yer almaktadır. Düşünce bozukluğu gösteren birçok şizofrenik (bkz.) Hastada,çağrışım proçesi bozuklukları açıkça görülür. Bleuler bu durumun şizofrenide bir temel oluşturduğunu ileri sürmüş ve karakteristik belirsiz ve yersiz konuşmaya yol açan bir çağrışım «bölünmesi» ve «yersizliğinden» söz etmiştir. Bu gibi şizofreniklerde görülen kontrolsuz çağrışımlar,benzerliğe dayanarak oluşur; kafiyeli ve ses benzerliği bulunan sözcüklerin «çınlama» çağrışımları biçiminde konuşmalarında yansır.



Capgras Sendromu;

Yanlış tanımayla ilgili bir yanılgı sendromudur. Çoğunlukla paranoid şizofreniklerde görülür,fakat diğer kronik paranoid psikoz hastalarında da mevcut olabilir. Hasta,çevresindeki insanların (yani hastahane personeli veya diğer hastaların) aslında kendi akrabaları veya dostları olduğunu ileri sürer. Bazı hastalar ise,daha ender olarak,hastahane koğuşundakilerin tanınmamak için görünümlerini değiştirdiklerini veya hasta «rolü oynamak» üzere oraya yerleştirilmiş akrabaları olduklarını ileri sürerler. Hasta,çevresindeki insanları böyle yanlış kimliklerle tanıma tema'sı üzerine,çeşit çeşit yanılgılar kurar. Tedavi (fenotiazinler,butirofenonlar,vs.) ve prognoz,bu yanılgının altındaki temel hastalığın tedavisi ve prognozudur.
  • Sayfa 3 Toplam 5 Sayfadan
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
Konuyu 1 kişi okuyor. (0 üye ve 1 ziyaretçi)
 
Seçenekler
Stil

Benzer Konular
Konu
Konuyu Başlatan
Forum
Cevaplar
Son Mesaj