22 Mart 1922 Günü Ateşkes Anlaşması | Atatürk Günlüğü



Atatürk diyor ki:
''Yusuf Kemal Bey daha Türkiye'ye dönmeden, İtilâf Devletleri dışişleri bakanları 22 Mart 1922 gününde Türkiye ve Yunan hükümetlerine ateşkes anlaşması yapmalarını önerdiler.

Bu sırada ben cephede bulunuyordum. Ateşkes anlaşması ile ilgili öneriyi Dışişleri Bakanı Vekili Celâl Bey bana bildirdi. Ateşkes anlaşması önerisi, ana çizgileriyle şöyle idi: İki yanın birlikleri arasında on kilometrelik asker bulunmayan bir alan meydana getirilecek. Birlikler, insan ve cephane bakımından güçlendirilmeyecek. Birliklerin konumunda değişiklik yapılmayacak. Gereçler de bir yerden bir yere götürülmeyecek. Ordumuz ve askerlik durumumuz İtilâf Devletlerinin askeri kurulları denetimine açık olacak. Bu kurulların yargıcılığını gönül hoşluğuyla kabul edeceğiz. Savaş, üç ay süre ile durdurulacak ve bu durum, barış için yapılacak ön görüşmeleri iki yan kabul edinceye dek, üçer aylık sürelerle kendiliğinden yenilenecek. Savaşçı devletlerden biri savaşa başlamak isterse ateş kesme süresinin bitmesine hiç olmazsa on beş gün kala öbür savaşçı devlete ve İtilâf Devletleri temsilcilerine durumu bildirecek.

Baylar, Yunanlılar bu öneriyi hemen kabul ettiler. Yunan ordusu Sakarya'da maddi ve manevi bakımdan yenilmişti. Bu ordunun yeniden geniş, çapta bir saldırıya geçerek talihini bir daha denemeye kalkışması güç idi. Bunu, bu gerçeği elbette herkes anlayabilmişti. Yunan ordusunu, yeniden, kesin sonuç verecek bir savaşa sürülemeyince, bizim bir yıla yakın bir zamandan beri hazırlamakla uğraştığımız ordumuzu uyuşukluğa düşürmek, ulusal hükümete umutlar vererek bekletmek ve böylelikle geçecek süre içinde ulusal hükümeti ve ordumuzu gevşetmek gerçekten önemli bir önlemdi. Bunun için, İtilâf Devletlerinin Anadolu'yu boşaltma ve Yakın Doğu sorununu çözme amacıyla önerdiklerini bildirdikleri bu ateşkes anlaşması koşullarını önemle inceledik.

Önce, Ankara'da bulunan Bakanlar Kurulu ile, makine başında görüştük. İstanbul'daki görevlimiz aracılığıyla Dışişleri Bakanlığından, İtilâf Devletleri temsilcilerine verilmesini uygun gördüğümüz ilk yanıt şu idi:
23/24 Mart 1922 günlü telinizin eki olan ve ateşkes anlaşması yapılmasını öneren notayı bugün 24 Mart 1922 günü saat... de aldım. Ordunun durumunu da ilgilendirdiği için, Bakanlar Kurulunda ve gerektiğinde Mecliste görüşülmeden önce, cephede bulunan Başkomutan'a düşüncesini bildirmesi için yazdım. Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümetince verilecek yanıtın, temsilcilerin dilekleri üzerine elden geldiğince kısa bir zamanda bildireceğini temsilcilere duyurunuz efendim.

24 Mart 1922 gününde Bakanlar Kurulu Başkanlığına şu düşüncelerimi bildirdim:
İlke olarak, İtilâf Devletleri dışişleri bakanlarının ortaklaşa yaptıkları ateşkes önerisini kabul etmemek, ya da herhangi bir biçimde bu öneriye eğilim gösterilmiyor ve güvenilmiyormuş gibi davranmak doğru değildir. Tersine, ateşkes önerisini iyi karşılamak gerekir. Bu nedenle, vereceğiniz yanıt olumsuz değil, olumlu olacaktır. İtilâf Devletlerinde iyi niyet yoksa olumsuz davranış onlardan gelmelidir. Ancak, onların önerdiği koşulları kabul edemeyeceğimiz için karşı koşullar ileri süreceğiz.

Ertesi gün ajanslarda ve gazetelerde notadan söz edilerek şu haberler yayımlanıyordu:
... Yakın Doğu'yu barışa kavuşturmak ve yeniden can ve mal yitimine yol açmadan Küçük Asya'yı boşaltmak amacını güttüğü sanılan bu önerinin Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümetince iyi karşılandığı ve İtilâf Devletlerinin uzdileğine ve yan tutmazlığına güvenilerek hükümetçe olumlu yanıt verileceğinin kuvvetle umulduğu hükümet çevrelerince söylenmektedir. Sözü geçen önerinin, akla yatkın ve uygulamaya elverişli koşulları kapsamasını ve barışın bir an önce yapılmasını sağlayacak nitelikte kısa süreli olmasını dileriz.


Bakanlar Kurulunun, verilecek yanıtın Avrupa'da bulunan Dışişleri Bakanımızın dönüşüne bırakılması yolundaki düşüncesine karşı da beklemenin, gerekli olmadığını bildirmekle birlikte; verilecek yanıt üzerindeki genel kararımı da şöylece özetledim:
Ateşkes önerisini ilke olarak kabul ediyoruz. Ancak, ordunun eksiklerinin ve hazırlıklarının tamamlanmasından hiçbir zaman geri kalınmayacaktır. Ordumuzun içine yabancı denetleme kurulları sokmayacağız. Ateşkesmeyi, düşmanın (yurdumuzu) boşaltması için kabul etme ilkeleri içinde uygulanabilecek koşullar ileri süreceğiz. Ateşkes anlaşmasıyla birlikte boşaltmanın başlaması en önemli koşul olacaktır.

Martın 24'üncü günü makine başında, notaya verilecek yanıtı Bakanlar Kuruluna bildirdim. Bakanlar Kurulu da Ankara'da hazırladıkları yanıtın bir örneğini bana bildirmişlerdi. İki yanıt örnekleri arasında kimi ayrılıklar görüldü. En sonu, 24 /25 Mart gecesi Bakanlar Kurulu ile Sivrihisar'da birleşip, verilecek yanıtı görüşerek saptamaya karar verdik.

Baylar, İstanbul'daki özel görevlimizin Dışişleri Bakanlığına çektiği 25 Mart günlü kapalı telden anlaşıldığına göre, özel görevlimiz Tevfik Paşa ile görüşmüş. Tevfik Paşa, temsilcilerin, Padişahın hükümetine de verdikleri söz konusu notayı Ankara'ya göndererek alınacak yanıtın kendilerine bildirilmesini rica ettiklerini söylemiş. Görevlimiz, (Ankara'nın) söz hakkının yalnız ateşkesme önerisi üzerinde mi, yoksa bütün işlerde mi olduğunu Tevfik Paşa'ya sormuş. Tevfik Paşa bu soruya yanıt vermemiş. Görevlimizin, İzzet Paşa'dan ne gibi haberler aldığı yolundaki sorusuna da, Tevfik Paşa şu yanıtı vermiş: "İzzet Paşa yakında konferansın toplanacağını ve ne olursa olsun aşırılıklara gidilmemesini bildiriyor."

-Nutuk