ab origine: lat. başlangıçtan, dünyanın yaratılışından beri.

ab uno disces omnes: lat. birini tanıyınca hepsini tanırsın; hepsi aynı soydan.

absconditus deus sub contrario: lat. karşıtının altında saklı tanrı.

abyssus abyssum invocat: lat. uçurum uçurumu çağırır; yanlış başka yanlışlara yol açar.

aceto balsamico: balzamik sirke.

acheiropoietos: yun. insan eliyle yapılmamış; insan eli değmeden oluşan.

ad augusta per angusta: lat. büyük, yüce şeylere dar, zor yollardan ulaşılır.

ad nauseam: lat. bıktırasıya, kusturasıya.

adayhoh: kuzey osetya'da dağ.

advocatus diaboli: lat. şeytanın avukatı; yanlış bulucu; hata bulucu; tartışma olsun diye karşı tarafı tutan kişi.

agada: yahudi yazılı geleneğinin toplandığı talmud kitabının üçte birini içeren, ağır konuların deyiş, efsane, fıkra ve vecizlerle hafifletildiği bölüm.

agarttha: kimilerine göre tibet'te, kimilerine göre de, sri lanka'da mitolojik bir ülke.

agonia perpertua: sonsuza dek can çekişme.

alaha: yahudilerin uyması gereken kuralların kesin ve kabul edilmiş biçimi.

albion: şiir dilinde ingiltere'ye verilen ad.

aliis laetus, sibi sapiens: lat. başkalarına karşı şen, kendine karşı akıllı.

aliud in lingua promtum, aliud pectore clausum: lat. dilinin ucunda bir görüş, göğüs kafesinde kilitli başka bir görüş bulunur.

alma mater: lat. sütanne; bitirilen okul ya da üniversite.

alter ego: lat. öteki ben; insanın öbür benliği; yakın ve güvenilir arkadaş.

amalecyte: bir filistin tanrıçası.

aminon: mit. ölüler ülkesinin bekçisi. (asetin)

amnesia: yun. unutkanlık, bellek yitimi.

amo ergo sum: lat. seviyorum; öyleyse varım.

ampul: kadın memesi (argo).

anatolia: yun. "doğu" anlamında. elence, "doğan güneşin ülkesi" demek.

angaria: lat. zorunlu kamu hizmeti.

angelogie: melek bilim; melekler antolojisi. (walter benjamin)

angina pectoris: lat. göğüste sıkışma, kalp hastalığı sonucu göğüs tıkanması.

angst: alm. çoğu zaman açık bir neden olmadan duyulan huzursuzluk; korku, dehşet, düşman bir dünyaya karşı yabancılaşma duygusu.

anthimeria: bir sözcüğün bir sözcük sınıfından başka bir sözcük sınıfına alınıp kullanılması; değişim.

antisthecon: bir sözcükte, özellikle ünlülerin yerlerini bir başka ünlüye bırakması; ses değişimi.

apathea: yun. duygusuzluk; stoacı felsefede coşkulardan arınma.

aphasia: yun. konuşma yetisinin kaybı, dilsizlik, söz yitimi.

apocrypha: yun. yazarı ya da kaynağı bilinmeyen yazılar.

apologia: yun. kendini savunmak için yapılan konuşma ya da yazılan yazı.

arabesque: fr. ince dantel gibi işlenmiş; tonları çok ince işlenmiş müzik kompozisyonu.

arbeit macht frei: "çalışma özgür kılar." bu söz 2. dünya savaşı nazi toplama kamplarının kapısında yazılıydı. burada çalıştırılan tutsaklar kapıdaki yazının aksine özgür olmak yerine gaz odalarına gönderiliyordu.

arc-en-ciel: fr. gökkuşağı.

arcadia: eski yunanistan'da sade ve mesut bir ırkın oturduğu rivayet edilen ülke.

arche: yun. bir dizide ilk olan; köken; ilke; ilk neden; baş, başlangıç, hareket noktası, yol açtığı şey üzerinde hüküm süren ilksel etken.

ardeatine: roma yakınlarında, 2. dünya savaşı sırasında almanların faşizm karşıtlarıyla yahudileri topluca öldürdükleri mağara.

arhat: nirvana'ya ermiş budist rahiplere verilen ad. bir arhat nefsinden ve dünya nimetlerine karşı olan zayıflıklardan kurtulmuştur.

ars longa, vita brevis: lat. sanat uzun, hayat kısadır.

arvıraşugd: gök güzeli. (asetin)

ashram: sans. bir din önderinin ya da müritlerinin inziva yeri.

astrakhan: rus. güneydoğu rusya'da kent.

atelier: fr. çalışma odası; stüdyo; ünlü modaevi.

atlantis: girit ve mısır uygarlıklarından çok daha eski bir uygarlığın beşiği olan, yeri bilinmeyen büyük bir ada. bir yıkım sonucunda sulara gömülmüş, adı yalnızca söylence ve edebiyatta kalmıştır.

atman: sanskrit. öz; tin; ben.

atrium: lat. roma evlerinin ortasında evin bütün bölümlerinin açıldığı üstü açık, çevresi revaklı avlu ya da üstü açık ya da bir çatı penceresiyle örtülü merkezi dolaşım alanı.

atzmann: kara büyüde intikam için kullanılan bebeklere verilen ad.

aura: yun./lat. insanı çevreleyen görünmez ışınımlar; sanat yapıtını yapıt yapan, onun birkerecikliğine özgü buğu ve yapıtı sarmalayan hale; bir sanat yapıtının gerçekliği ve özgünlüğüyle ilgili, o sanat eserinin zaman ve mekan içindeki varlığının, her nasılsa bulunduğu yerdeki biricik varoluşunun sonucu olan his. walter benjamin terimin sözkonusu anlamını güçlendirmiştir. ona göre mekanik olarak yeniden-üretilebilir sanat türlerinin doğuşu, sanatın aurasının kaybolmasına yol açmıştır.

aurora borealis: auroralar (kuzey/güney kutup ışıkları) gökyüzündeki, özellikle geceleri ve kutup bölgelerinde gözüken doğal ışımalardır. aurora kelimesi roma şafak tanrıçası'nın isminden gelir. boreas ise yunanca'da kuzey rüzgarına verilen isimdir (poyraz).

automaton: yun. kendi kendine hareket eden şey. aristoteles metafiziğinde rastlantı, durum, kendiliğindenlik.

avant-garde: fr. öncü; ordunun önde giden kısmı; ileri ya da ilerici estetik akım (niteliği taşıyan).

avatar: hinduizmde tanrıların yeryüzüne indiklerinde büründükleri şekil; dünyada belli bir kötülükte bulunmak için insan ya da hayvan biçimine girmiş bir hindu tanrısı.

avdseronlar: mit. yedi başlı devler. (asetin)

aza: hastalıkları yok eden, ölülere can veren bir güce sahip ağaç. bür tür cennet ağacı. yalnızca ölüler ülkesinde bulunur. (asetin)

babalawo: santeria dininde en yüksek rütbedeki rahiplere verilen ad.

baklava: rus. yufka, bal, ceviz ve tereyağıyla yapılan doğu'ya özgü tatlı.

ballade: fr. her biri sekize dizeli üç kıtayla dört dizeli bir son kıta içeren ve bütün kıtaları aynı dizeyle biten şiir.

balseg: güneş tanrı. (asetin)

balseg'in tekeri: korkunç gücü olan tekerlek biçiminde fantastik varlık. nartların gökte yaşayanlarla savaşında onları yakıp yıkan. (asetin)

bamya tarlası: mezar (argo)

banderilla: boğa güreşinde boğanın sırtına saplanan küçük kargı.

banka: genelev (argo)

barastır: mit. ölüler ülkesinin hakimi. ölüleri karşılar, durumlarını belirler, cehenneme ya da cennete gönderir. (asetin)

barba rossa: it. kızıl sakal.

barbaros: isp. müthiş; harika; vahşi; zalim; kaba.

bardwag: mit. melek, kutsal kişi. (asetin)

baroque: fr. aşırı süslü; aşırı işlenmiş tasarımla gölgelenmiş; uyumu ve oranı devingenliğe feda eden biçem; eksantrik; belirsiz; şaşaalı; barok.

basilica: yun. eski yunan ve roma'da kamu binası; eski bazilikaların planına göre yapılmış kilise ya da katedral; eski yasa kitabı.

begum: hint. hanımefendi; prenses; yüksek sınıftan kadın; begüm.

belial: ibr. kötülükçü; şeytan.

beltane: kelt kökenli halkların büyük bir bölümünün, mayıs ya da kasım aylarında kutladıkları, 19. yüzyıl başlarında irlanda ve iskoçya'da sürdürülen şenlik.

bene qui latuit, bene vixit: lat. iyi gizlenen, iyi yaşadı. (ovidius)

benzedrin: nazi komutanların birliklerine verdikleri güçlü bir uyarıcı.

berberistan: kuzey afrika ülkeleri.

beytlehem: kudüs'ün güneyinde, ibranice "ekmek evi" anlamına gelen ve hz. isa'nın doğduğu yer kabul edilen eski bir kent.

bhagavat gita: sanskrit. kutsal olan'ın şarkısı. ünlü bir hint felsefi destanının adı.

bibliotheque: fr. kitaplık.

big brother: hiçbir özgürlüğe izin vermeksizin, insanların uğraşılarını yakından gözetleyen ve mutlak gücü elinde bulunduran organizasyon veya hükümet veya onun lideri.

bijouterie: fr. mücevherat; takı.

bogomiller: insanların eşit olduğuna ve eşit yaşaması gerektiğine inanan bir heretik hıristiyan mezhebi. bu yüzden sevgiliden gayrı her şeyin paylaşılması gerektiğini düşünüyorlar. ilkeleri bu. aynen 5. yüzyıldaki mazdekçilik akımı gibi.

boheme: fr. bohemya; çingenelerin yurdu; orta sınıf törelerine karşı çıkanların ve sanatçıların oturduğu yer.

bonsai: jap. köklerin sürekli budanmasıyla cüceleştirilmiş ağaçlar ve fidanlardan minyatür bahçeler yapma sanatı; bir kap içinde çakılda yapay olarak yetiştirilmiş minyatür ağaç.

bosphorus: boğaziçi'nin "buzağı geçidi" anlamına gelen adı.

bouquet: fr. demet; bir demet çiçek; buket; şarap kokusu.

bourbon: fr. 16. yy.dan 17. yy.a kadar süren fransız hanedanı; aşırı tutucu kimse; bir viski.

bourgeois: fr. kentsoylu; orta sınıf insanı; tipik orta sınıfla ilgili ya da orta sınıf özelliği taşıyan; estetik konularda bilgiç.

boutique: fr. dükkan; kulübe; sergi; zengin kesimde küçük pahalı dükkan; pahalı egzotik zevklere hizmet eden dükkan.

brahma: sanskrit. kişisel olmayan tümtanrıcı dünya tini; mutlak; hindu dininde evrenin yaratıcısı ya da yaratıcı ilke.

brahman: hindu kast sisteminin en tepesinde yer alan kast.

buddha: sanskrit. "aydınlanmış olan"; budizmin kurucusunun adı; küçük buda heykeli.

cabbala: ib. gelenek; sözlü yahudi geleneği; büyücülük bilgisi.

caliban: shakespeare'in "fırtına" adlı oyunundaki çirkin, ucube köle.

camera obscura: lat. karanlık oda. duvarlarından birinde yer alan küçük bir delikten ışığı, deliğin karşısında yer alan duvara tersten yansılayan ve mercek yardımıyla düzünden gösteren karanlık ve yalıtılmış, 1650'lerde taşınabilir hale gelen kutu gibi mekan.

carpe diem: lat. gününü yaşa; o anın tadını çıkar; gününü gün et (çünkü yarın öleceğiz).

carpet-knight: savaşta hiçbir kahramanlık göstermediği halde, kralın yakını olduğu için ya da parayla satın alınan şövalyelik unvanı olan kişilere verilen ad. bunlar savaş alanında değil, saraydahalının üstünde şövalye yapılırlardı.

casus belli: lat. savaş nedeni; çatışma, ihtilaf nedeni.

c'est la vie: fr. hayat böyledir.

ceiba: mayalarda kutsal sayılan bir ağaç türü.

celaeno: başları ve gövdeleri kadın biçimli, kuyrukları, kanatları ve pençeleri kuş biçimli yırtıcı yaratıklardan (harpya) biri.

chango: yıldırım, fırtına ve ateş tanrısı.

charisma: yun. tanrının özel lütfu; ruhsal bir yeti; inayet; ihsan; tanrı vergisi; başkalarını etkileyebilme yetisi.

chauvin: fr. şoven; napolyon'un bir hayranı ve izleyicisinin adı; "şovenizm" sözcüğünün kökeni; abartılmış vatanseverlik.

che sara sara: it. her şey olacağına varır.

chimaera/chimere: yun. değişik hayvanların değişik kısımlarından oluşmuş grotesk bir canavar; hayali bir uydurma yaratık; olmayacak düş; aşırı hayal. yunan mitolojisinde bir masal ejderhası. homeros onu yarı aslan yarı keçi olarak betimler. typhon'un kızıdır, alev solur, ağzından alevler saçar.

cimbalom: macar çingenelerine özgü kanun benzeri bir çalgı.

cito, longe, tarde: hızla koş, uzaklaş ve geç dön; veba salgınlarında korunmak için önerilen bir yöntem.

cliche: fr. kalıp; fotoğraf negatifi; eskimiş deyim; klişe; basmakalıp söz.

clochard: fr. sokak serserisi; köprüaltı serserisi; berduş.

cockaigne: her isteğin gerçekleşeceği düşsel bolluk, bereket ülkesi.

cogito ergo sum: lat. düşünüyorum; öyleyse varım. (descartes)

compos sui: lat. kendisinin efendisi; kendinin bilincinde; aklı başında.

credo quia absurdum: lat. inanıyorum; çünkü saçma.

crepitus: yellenme tanrısı.

cucullus non facit monachum: lat. her kukuletalıyı keşiş sanma.

cuk: aşık kemiğinin çukur olan yeri. aşık oyununda kemik yere atılınca bu cuk taraf üste gelirse kemiği atan oyunu kazanır.

curiosa: lat. tuhaf nesneler; yenilikler, alışılmamış ya da garip, özellikle de pornografik konularla ilgili kitaplar.

cythere: ege denizi'ndeki bir yunan adası, bugünkü adı cerigo. şiir dilinde "aşkın büyülü adası" anlamına gelir.

çay: kız (argo)

dadaisme: fr. düşünceyle ifade arasında mantıksal bağıntıları dikkate almayan sanat ve yazın okulu.

das leben ist die liebe: alm. yaşam, sevgidir. (goethe)

dawegler: mit. melek. bitki ve hayvan dünyasının, dağların, denizlerin, ırmakların koruyucusu. (asetin)

de gustibus et coloribus non est disputandum: lat. zevkler ve renkler tartışılmaz.

de mortuis nihil nisi bene: lat. ölülerle ilgili hiçbir şey iyi değildir.

defienda me dios de my: tanrım, beni benden koru!

deja vu: fr. sanatta, özgün olmayan yapıt; köhnemiş formüllerin yinelenmesi; ruhbilimde, bir yeri daha önce görmüşlük ya da birolaya daha önce tanık olmuşluk duygusu.

delik: hapishane (argo).

delimonlar: eski asetin inançlarına göre, yeraltında yaşayan kötü yaratıklar. (asetin)

dextera porrecta: sağ eli uzatarak selamlamak.

deus ex machina: beklenmedik kurtarıcı demektir; antik yunan tiyatrosunda tanrının sahneye bir mekanizma ile indirilmesi.

dharma: evrenin düzenini ve ruhsal gelişimi sağlayan kozmik doğa yasaları; ulu düzen; hakikat; vazife; doğruluk, erdem, ahlak, öğreti.

dhuti: güney asya'da, özellikle hindistan'da geleneksel erkek giysisi. yaklaşık 5 metre uzunluğunda dikişsiz kumaştır.

difficilis in otio quies: lat. boş zamanda dinginlik, tehlikelidir.

dithyrambos: yunanistan'da i.ö. 7. yy.da şarap tanrısı dionysos adına yapılan şenliklerde söylenen lirik doğaçlama şarkı/şiir.

donbettırlar: mit. su aleminin koruyucuları. (asetin)

doppelganger: alm. bir kişinin ya da nesnenin tıpatıp aynısı.

druid: çoktanrıcılık döneminde alplerin kuzeyinde ve britanya adalarında yaşamış antik kelt topluluklarındaki sahip sınıf için kullanılan bir adlandırma.

dulce quod utile: lat. yararlı olan tatlıdır, hoştur.

duo si idem dicunt no est idem: iki kişi söylüyorsa söylenen aynı değildir.

dura lex, sed lex: lat. katı yasa, kalıcı yasa.

dynamis: yun. kuvvet, güç, kabiliyet.

dyspareunia: yun. kadında güçlük ve acı duymadan cinsel birleşmede bulunamama durumu.

dzwar: mit. kutsal kişi, koruyucu. kutsal kabul edilen dağlar, ormanlar. (asetin)

eadem sed aliter: aynısı; ama ayrı tarzda.

effigies: lat. romalıların atalarına duyduğu saygıyla ölülerden aldıkları ve ölüyü çifte katlayan balmumu maskeler, kutsal emanetler.

efşati: mit. vahşi hayvanların koruyucusu. yaşlı, uzun sakallı olarak betimlenir. özellikle avcılar büyük saygı gösterirler. (asetin)

eikon: yun. imge, suret. genelde taş, ahşap, metal ya da kumaş üstüne -ya da onlarla beraber- yapılan taşınabilir imgeler.

el desdichado: por. kalıt'tan yoksun bırakılmış, san'ı elinden alınmış.

el dorado: isp. altın yaldızlı (topraklar); bir zamanlar güney amerika'da bulunduğuna inanılan altın dolu uydurma ülke; altınlarla donanmış yalancı cennet.

eldar: feodal, prens. (asetin)

eleggua: santeria dininde yolların ve kapıların sahibi olan tanrı.

eleusis: eski yunanistan'da, antik çağda bir kent, ayinleri ceres tapınağı'nda yapılan gizli bir dinin merkezi.

elitropia: yer yer kırmızı damarcıklı, yeşil bir taş. antik çağda, bu taşın, onu üstünde bulunduranı görünmez kılma niteliği olduğuna inanılıyordu.

ennoia: simon magus'un gnostik öğretisine göre, hestos'un, yani değişmez tanrının yarattığı ilk düşünce; evrensel ana.

entropi: fizikte entropi, sistemin mekanik işe çevrilemeyecek termal enerjisini temsil eden termodinamik birim. istatistikten teolojiye birçok alanda yararlanılır. sistemerdeki düzensizlik arttıkça entropi de artar. bu durum da faydalı -iş yapabilir- enerji miktarını azaltır, faydasız enerjiyi (entropi) artırır. eğer bir sistem tamamen düzenli ise entropisi sıfır olabilir.

eon: türüme.

epenthesis: bir sözcüğün ortasına bir hece eklemek; iç türeme.

ephialtes: aleous'un karısı iphimedeia ile poseidon'un yarı tanrı yarı insan iki azman oğlundan biri.

erotomania: yun. sürekli aşık olma hastalığı; aşk hastalığı.

escargot: fr. salyangoz; sümüklüböcek.

esin perileri: grek mitolojisinde zeus ve mnemosyne'in dokuz kızı: calliope (epik şiir), clio (tarih), erato (aşk şiiri), euterpe (müzik), melpomene (tragedya), polyhymnia (kutsal şiir), terpsichore (şarkı ve dans), thalia (komedya), urania (astronomi)

eskatoloji: teolojinin, ölümü, insanın ölümden sonraki yazgısını, cennet ve cehennemi, tarihin son anını ve dünyanın sonunu konu alan dalı.

esprit libre: fr. engellenmemiş ruh; alışılmış çnyargıların ya da yasakların kısıtlamadığı kişi; kaygısız.

esse: lat. olmak, mevcut olmak.

esse est percipi: lat. var olmak, algılanmış olmaktır.

est dolendi modus, non est timendi: lat. kederin bir sınırı vardır; ancak zihnin yoktur.

ethos: bir birey ya da grubun ayırt edici tutum, davranış ve alışkanlıkları.

eumenides: yun. yunan mitolojisinde günahların hesabını tutan üç tanrıça.

eutopia: yun. iyi yer; güzel ülke.

evangelizm: ruhun ancak isa'nın tüm insanlığın kefaretini ödemiş olan ölümüne inanarak kurtulabileceğini ve hayır işleri, ayinler gibi şeylerin kendi başlarına yeterli olmadığını savunan protestan öğretisi.

evsurg: evsanevi at. (asetin)

ex voto: lat. adak.

facies hermetica: lat. hermetik yüz.

facies non uxow amatur: yüz sevilir, kadın değil.

facile credimus quod volumus: lat. istediğimiz şeye kolayca inanırız.

fama: roma mitolojisinde ünün, halkın sesinin ve dedikodunun simgesi olan tanrıça.

farizilik: yazılı yasalara sıkı sıkıya bağlılıkları ve kutsallık iddialarıyla tanınan bir yahudi mezhebi. farizi sözcüğü, mecazi anlamda ise ikiyüzlü, hep kendini haklı gören kişi demektir.

favela: brezilya'da, büyük kentlerin çevresinde derme çatma evlerden oluşan gecekondu mahalleleri.

feci quod potui, faciant meliora potentes: lat. ben elimden geleni yaptım, daha iyisini yapabilecek olan buyursun yapsın.

felvera: mit. küçükbaş hayvanların koruyucusu. (asetin)

festina lente: yavaş yavaş hızlan.

festus: lat. neşeli, hovarda.

fiat veritas pereat vita: lat. hakikat olsun da varsın yaşam son bulsun.

fiesta: kutlama; parti.

figura: lat. oluşum, yapıntı, biçim, yapı.

gadget: fransızcaya ingilizceden girmiş olan bu sözcük yeni ve eğlendirici, çoğu zaman da, faydalı bir işlevi olmayan nesne anlamını taşıyor.

geko: sıcak ülkelerde bulunan bir tür kertenkele.

gentile: dinsel edebiyatta musevi olmayanlara verilen bir ad.

ghat: hindistan'da genel olarak, ganj nehri'ne inen basamaklara verilen ad. dua, arınma, ölüm törenleri bu basamaklarda yapılır.

gisant: dikey eksende yükselmeyen, yatay eksende yer alan yontu.

gnom: mitolojide yeraltında yaşayan cin ya da cüce.

gnosis: yun. bilgi; manevi gizemler konusunda özel bilgi ya da anlayış.

gnothi seauton: yun. kendini bil; kendini tanı.

goetia: karabüyü ya da stregoneria. cehennem güçlerini çağırarak, bazen insan kurban ederek yapılan şeytansı pratikler.

gogga: güney afrika'ya özgü, aynı zamanda uçabilen bir böcek türü.

golgotha: kudüs yakınlarında, isa'nın çarmıha gerildiği yer.

golondrina: isp. kırlangıç.

graphein: yun. kazımak, çizmek, yazmak.

guru: kendisine büyük saygı gösterilen ruhani öğretmen, mürşit.

gumirler: nart topraklarına kadar gelip yerleşmiş devler. (asetin)

habent sua fata libelli: lat. kitapların da bir yazgısı var. (terentianus maurus)

habes, habeberis: lat. malın kadar varsın. (petronius)

hekatombe: eski yunan'da 100 adet kurban. bu sayı sonra kurban verenin servetine, kurban verilen tanrıya, bölgeye, bayrama göre değişir oldu.

heretik: kendi dininin kurallarına karşı çıkan kimse.

herostratos/erostratus: adını ölümsüzleştirmek için ünlü artemis tapınağı'nı yakan efesli. yakılmaya mahkum edilmiştir ve adını ananların ölüm cezasına çarptırılmalarına karar verilmiştir.

historia magistra vitae: lat. tarih yaşamın öğretmenidir. (cicero)

hişt: ölünün ardından düzenlenen yemekli tören. (asetin)

hobo: amerika'da yük trenlerinde kaçak olarak seyahat eden, kalacak sabit bir yeri olmayan, düzenli bir işte çalışmayan, parasız, dilenci kılıklı insanlara verilen isim. onları dilenci, "evsiz" ve sokak serserilerinden ayıran ve bir altkültür haline getiren en büyük özellikleri ise içlerinde eğitimli olup da hobo olarak yaşamayı tercih eden insanların olmasıdır.

homo homini lupus: lat. insan insanın kurdudur; insan benzerlerinin düşmanıdır. (thomas hobbes)

homo sum, humani a me nihil alienum puto: lat. insanım, insanca olan hiçbir şey bana yabancı değildir. (terence)

hookah: nargile.

horror vacui: lat. boşluk yılgısı/korkusu; hiç boşluk bırakmadan çizilen resim.

hybris: kibir, nahvet, günahkarlık, tanrılara eş koşmak anlamlarını taşır.

hydra: yunan mitolojisinde çok başlı su yılanı. bir başı kesildiğinde, aynı yerden iki yeni baş çıkar. hercules tarafından bütün başları kesilip yakılarak öldürülür.

hypochondria: lat. aşırı hastalık kuruntusu; hastalık hastalığı; melankoli.

hypostasis: yun. ikona bağlamında doğrudan doğruya herhangi bir kanıtlama gerekmeksizin bilinen ilke, öncül, koşul.

i buy; therefore i am: satın alıyorum; demek ki varım.

iacchus: şarap tanrısı dionysos'un diğer adı.

idea: yun./lat. görüntü, biçim, ilksel suret.

idee fixe: fr. sabit fikir; saplantı; önyargı.

ideograph: yun. yazılan ve resmedilen imgeler, bir bakıma yazı-resimler.

idola fori: topluluk putları.

il ne faut jamais rien outrer: her şeyin aşırısı kötüdür.

imagines maiorum: lat. romalılara göre ataların imgeleri.

imago: lat. görüntü, imge, suret. roma ölü tapı geleneğinde tahnitten önce cesedin yüzünden alınan ve yunanlıları şaşırtan balmumu maske.

imam kayığı: tabut (argo)

in delitescentia non est scientia: lat. bilgiden kaçarak bilgili olunmaz.

in medio stat virtus: lat. erdem ılımlılıktadır.

in vino veritas: lat. gerçek, şaraptadır; içkiliyken insan her zaman doğru söyler.

incubus: antik inançlara göre, geceleri uykudaki insanlarla cinsel ilişki kuran ya da karınlarının üstüne oturarak onlara işkence eden cinler.

informe: fr. biçimsizlik.

ingenii largitor venter: lat. mide dehayı saçıp savurur.

inventio: konu bulmak; dispositio: konuyu uygun şekilde düzenlemek; elocutio: bulunan ve düzenlenen konuyu uygun bir üslupla ifade etmek. (klasik retorik tekniklerine uygun olarak yazılan eserlerde ya da yapılan konuşmalarda temel ilkeler)

ira furor brevis est: lat. öfke kısa bir deliliktir.

jakaranda: pelesenk ağacı; egzotik ağaçlar grubunda yer alan, şemsiye şekilli, trampet şeklinde açan mor çiçeklerinden birinin başınıza düşmesinin şans getireceğine inanılan; avustralya, brezilya ve güney afrika'da çok görülen, latince adı jacaranda mimosifolia olan bir ağaç türü.

jatra: bengladeş ve hindistan'ın batı bengal eyaletinde, bir tür halk tiyatrosu.

jedler: mit. melekler. (asetin)

jet-lag: uzun bir uçuştan sonra yaşanan uyku düzensizliği, yorgunluk.

jezebel: israil kralı ahab'ın acımasız ve kendini beğenmiş karısı.

jua kali: swa. yakıcı güneş.

junk: kokain, eroin, barbitüratlar, morfin, metamfetamin, amfetamin vb. ağır uyuşturucuları kasteden sözcük.

kaçula: koyun postundan yapılmış köylü başlığı.

kaguyahime: anonim bir eski japon masalındaki perinin adı. ay'da yaşayan bu peri bir kabahat işlediği için bir süre dünyada yaşamaya mahkum edilir. bir bambunun içinde yeniden doğar ve fakir bir bambu kesici tarafından bulunup büyütülür. kızın güzelliğinden, isteyenleri pek çok olur. ülkenin beyi de ister. ama o hepsini reddeder ve bir dolunay gecesi, ay'dan bir araba gelir, güzel periyi alıp yurduna götürür.

kar ve keref: buz tanrısının oğulları. (asetin)

kara yapıt: simyada, büyük yapıt'ın oluşturulması sürecinde, maddenin ilk dönüşüm aşaması; çözülme ve damıtılma aşaması.

kardia: yun. yürek.

karma: hint felsefedinde bir bireyin geçmiş eylemlerinin, gelecek hayatları ya da yeniden doğuşları üzerindeki etkisi.

katalepsi: iradenin yitimi, dış etkilere karşı duygunluğun ortadan kalkması ve hareket organlarına verilen herhangi bir durumun olduğu gibi sürüp gitmesiyle beliren sendrom.

kazi: mit. kötü yaratıklar, cinler. nartların düşmanları. (asetin)

keftışer: mit. balıkların hakimi. sualtında yaşar. (asetin)

kehsgenen: doğan erkek çocuğun onuruna düzenlenen eski asetin şöleni, bayramı.

kinik: insanın içtenliğine, özgeciliğine, inançsız ya da kuşkulu yaklaşan kişi.

kneph: mısırlıların en büyük tanrısı.

kodeks: romalılarda parşömen veya kağıtların bir araya getirilmesiyle oluşturulan elyazması. ayrıca: eczanelerde bulundurulması gereken tüm tıbbi malzemelerin listesiyle bunların özelliklerinin kayıtlı olduğu resmi kitap.

koltuk: randevuevi (argo).

kolossus: yun./lat. mezarların önüne dikilen, ölünün ruhunu ve bedenini simgeleyen dev heykel, bir tür menhir.

konkoloji: midye gibi hayvanların kabukları ile ilgili bilim; sedef bilimi.

kontur: lat./fr. uzçizgi. bir figürün dış ve iç uççizgileri.

krishna: yaygın hint geleneğine göre vishnu'nun sekizinci avatarı.

kurdalegon: mit. demirci tanrı. düşmanla savaşta nartlara yardım eder. (asetin)

kutugenen: devrim öncesine kadar osetya'da varlığını sürdüren asetin şöleni.

kwendon: nartlara bazen dost, bazen düşman olan feodal. (asetin)

kyrie eleison: tanrı yardımcınız olsun.

la dove c'e piu lavoro, c'e poco arte: çok iş olan yerde az sanat vardır. (mikel anj)

labor omnia vincit: lat. ısrarlı çalışma bütün güçlükleri yener.

laestrygon: insan yiyen canavarlar.

laissez faire: devletin sanayi ve ticarete müdahale etmemesi ilkesi.

landgraf: ortaçağ latincesindeki "landgravius" sözcüğünden türemiş bir soyluluk ünvanı.

lapis ex coelis: lat. gökten gelen taş.

lapis exillis: lat. ince taş. anka kuşunun küllerinden dirilmesi mitine bağlandığı gibi, felsefe taşı'nın da eğretilemesidir.

le mieux est l'ennemi du bien: fr. daha iyi, iyinin düşmanıdır.

le style, c'est l'homme: fr. biçem insanın ta kendisidir; bir yazarın biçemi onun kişiliğini yansıtır.

leitmotiv: alm. rehber, konu ya da örge; bir şiir ya da anlatıda yinelenen her türlü tema; izlek.

lethe: cehennemde efsanevi bir ırmak; ırmağın suyunu içen, tüm geçmişini unutur.

liberte, egalite, fraternite: fr. özgürlük, eşitlik, kardeşlik

libertin: fr. özgür düşünceli kişi; dinsel konularda serbest görüşlü kişi.

libido: lat. şehvet; bastırılması psikonevroza yol açan cinsel dürtü ya da itki; cinsellik içgüdüsü; yaşama içgüdüsü.

licorne: at vücutlu, at ya da geyik başlı ve alnının ortasında tek boynuzu olan bir masal hayvanı.

limbo: hıristiyanlarda vaftiz olmadan ölen çocukların ruhlarının gittiği yer.

litote/litotik: zayıf görünen bir kelimeyi kuvvetli bir anlam verecek yerde kullanma; çoğunlukla karşıt fikrin olumsuz şeklini alarak yapılır; "iyi" yerine "fena değil" demek gibi; olumlamanın tersten ifadesi (örneğin "iyi bir şarkıcı" demek yerine "kötü bir şarkıcı değil" demek gibi)

liturji: bir dinin dualar, ayinler, ibadetler ve yapılacak tüm işlerle ilgili düzeni.

lucernam adhibere in meridie: gün ortasında fener yakmak; gereksiz, saçma sapan işlere kalkışmak (erasmus)

lucifer: lat. ışık taşıyıcı; sabah yıldızı venüs'ün adı; zühre yıldızı; şeytan; iblis.

lutetia: "lutetia parisiorum", seine nehrinin ortasında küçük bir kentti. i.ö. 153'te sezar tarafından ele geçirildi. paris kenti bu adada doğup gelişti.

macho: isp. saldırgan biçimde erkeksi, güçlü ve kaba (kişi).

magister: lat. usta; yönetici; efendi; bilgili kişi.

mahabharata: hindistan'ın en önemli destanlarından biri. yaklaşık 100 bin dize uzunluğundadır; pandava ve kaurava aileleri arasındaki büyük savaşı anlatır.

malo periculosam libertatem quam quietum servitium: lat. tehlikeli özgürlüğü kölece rahatlığa değişmem.

manet omnes una not: lat. herkesi bir gece bekler.

mantra: genellikle sanskritçe olan dini hece ya da şiir. mantralar, ruhani kanallar olarak kullanılırlar. sözcükler ve oluşan titreşimlerden faydalanarak kişinin daha yüksek bir amaca ulaşması amaçlanır. meditasyona başlarken sürekli tekrarlanan söz öbekleri. kelimenin gücü, tekrarlandığı ölçüde güçlenir.

manyak: şaman kıyafeti, cübbesi.

marginalia: lat. sayfa kenarına yazılan notlar; özellikle basılmış bir kitap ya da eski el yazmaları üzerine alınmış notlar, çıkmalar.

marmoset: güney amerika'da yaşayan çok ufak bir maymun; ipek maymun.

mastudo: file benzeyen, nesli tükenmiş bir tarih öncesi hayvana verilen ad.

maudit: fr. lanetli; yitik ruh; kurtarılamayacak kişi; hak etmediği talihsizliklere uğrayan kişi.

mea culpa: lat. suç benim; hata bende.

mediocritas optima est: lat. en iyisi ılımlılıktır.

melancholia: yun. aşırı zihinsel çöküntü; karasevda.

memento mori: lat. ölümü hatırla; ölümlülüğün simgesi olarak sergilenen kafatası; simge olarak kullanılan kurukafa; ortaçağ'da bir tür şiir; batı ortaçağı boyunca ölümü hatırlamaya davet eden yazılı ve görsel metinler.

memoir: fr. yapılan işlerin kaydı ya da raporu; özellikle ölmüş birinin kişisel, yaşamöyküel yazısı; yazarın kişisel bilgisi içine giren olayların kaydı; yaşamöyküsel anlatı.

memorabilia: lat. anımsanmaya ya da not etmeye değer şeyler.

memorandum: lat. anımsanacak, unutulmayacak şey ya da şeyler; anımsatmaya yardımcı olacak not; ileride bakılmak üzere tutulan kayıt; bir resmi görevliden diğer bir resmi görevliye gönderilen gayrıresmi mektup; muhtıra.

men sabere zafer: ar. sabreden yener.

mens sana in corpore sano: lat. sağlam kafa, sağlam vücutta bulunur. (juvenalius)

metathesis: bir sözcükte harflerin ve seslerin yer değiştirmesi; göçüşme.

mihenk taşı: bir tür siyah mermer taşı. eski zamanlarda, altın ve gümüş alaşımlarındaki altın ve gümüş oranını, dolayısıyla bu alaşımların kalitesini ölçmek için kullanılırmış.

militia est vita hominis super terram: lat. savaş, insanoğlunun yeryüzündeki yaşamıdır.

mithra: zerdüşt dini geleneğine ait, pers kökenli "ışık tanrı".

modus vivendi: lat. (birlikte) yaşam biçimi; güçlüklere karşın geçinme yöntemi; geçici anlaşma.

monad: leibniz'in metafiziğinde basit, başka bir şeye indirgenemez birim; kendi içinde, maddi tözlerden farklı olarak, güçler içeren psişik etkinlik merkezi.

morbus sacer/morbus divus: sara hastalığı. romalılar arasında, tanrılar tarafından verilen özel bir hastalık olduğuna inanılmıştır.

morituri te saluant: selam; ölecek olanlar, seni selamlıyor. arenaya giren gladyatörlerin roma imparatorunu geleneksel olarak selamlarken söyledikleri sözler.

mors ultima linea rerum est: lat. ölüm her şeyin en son çizgisi (horatius)

mors ultima ratio: lat. ölüm son yargılamadır.

mu: antik maya söylencesine göre, pasifik'te yitik bir anakara ya da ada. bazı araştırmacılar mu'yu atlantis'le özdeşleştirmişlerdir.

mulaj: fr. bir nesneden ya da bedenden birebir ölçekte çıkarılan kalıba verilen isim.

muleta: boğa güreşçisinin kırmızı kumaş altında tuttuğu değnek.

multa paucis: lat. az (sözcük) ile çok şey (söylemek).

mundus vult decipi; decipiatur ergo: lat. dünya aldatılmayı hak eder; öyleyse bırak aldatılsın.

myrmecoleo: önü aslan, ardı karınca bir figür.

myrtho: efsanelerde geçen büyücü kadın.

mystere: orta çağ tiyatro oyunlarına verilen ad. hep dinsel bir konu işlenir. tanrı, azizler, melekler ve iblisler konunun başlıca kişileridir.

mysterium termendum: lat. korku ve titremeye yolaçan gizem.

mystique: fr. belli uğraşları ya da etkinlikleri yürütenlere karşı yarı dinsel bir hayranlık ya da bağlılık; bir girişimi yönetmede özel nekropolis: yun. ölüler kenti; gömme yeri.

nabukadnezar: kutsal kitap'ta, i.ö. 605-562 yılları arasında yaşadığı söylenen, kudüs'ü almış olan babil kralı. ileri yaşlarda ruhsal dengesini yitirip çiğ ot yemeye başlamıştır.

naometria: yun. bir tapınağın iç boyutlarının ölçülmesi. masonik simgecilikte, süleyman'ın tapınağı'nın söylencesel mimarı hiram'la bağıntılı olarak kullanılır.

nec sine te, ne tecum, vivere possum: lat. sensiz de, seninle de yaşanmaz.

negasyonist: 2. dünya savaşı sırasında nazilerin gerçekleştirdiği yahudi soykırımını ve çingene katliamını görmezden gelen ve kabul etmeyenlere verilen ad.

nemesis: yun. öç tanrıçası; ceza verici adalet; suçun cezasız kalmaması; göz korkutan düşman.

netokrat: internet insanı.

nihil cognitum quin praevolitum: lat. önceden sevilmeyen asla tanınmaz.

nihil volitum quin praecognitum: lat. önceden tanınmayan asla sevilmez.

nike: yunan mitolojisinde zaferi simgeleyen bir tanrıça. kanatlı, uçan bir genç kız olarak tasvir edilir.

nil admirari: hiçbir şeye şaşırmamak. [horatius: hiçbir şeye şaşırmamak, belki de tek ve biricik şeydir, bir insanı mutlu edebilecek olan.]

nil desperandum: lat. umudunu yitirme.

nirvana: sanskrit. uçmuş; uçurulmuş; bilinç yitimi olmadan bireyselliğin, özdeşliğin bütünüyle yok olması; budizm'de acının vezihinsel ıstırapların sona erdiği durumu gösteren kavram; unutuş.

nisi credideritis, non intelligentis: inanmadığın sürece anlayamazsın da. (isiah 7:9)

noblesse oblige: soyluluk zorlayıcıdır; soyluluğun beraberinde sorumluluk getirdiği anlamında bir deyiş.

noffo dei: 14. yüzyılda yaşamış floransalı haydut. tapınakçıları ihbar etmiş, daha sonra yalancı tanıklık ettiği öne sürülmüş; bu yüzden canından olmuştur.

non cogitat qui non experitur: denemeyen bilmez.

non datur omnibus adire corinthum: lat. belli şeylerin sadece ayrıcalıklılara mahsus olduğunu belirten deyim.

non est inventus: lat. yoktan hiçbir şey var edilemez.

non serviam: lat. hizmet etmeyeceksin.

nosce te ipsum: lat. kendini bil; kendini tanı. (yun. gnothi seauton)

notabilia: lat. not etmeye değer şeyler; dikkate değer şeyler.

novissima verba: lat. sonsöz.

noyan: moğollar'da komutan

nullum unquam exstitit magnum ingenium sine aliqua dementia: lat. biraz çılgınlığı olmayan hiçbir büyük deha yoktur.

nymphe: mitolojide dağ, orman, ırmak, pınar ve deniz perisi; su perisi.

nymphaion: yun. (nymphe: su, orman perisi) genellikle bir bahçe içinde bulunan ve dinlenme yeri olarak yapılmış, çeşmeler ve bitkilerle düzenlenmiş klasik yapı ya da oda.

obscurantisme: karanlıkçılık; kitleleri bilgisiz ve cahil bırakma, aydınlık düşmanlığı.

ochun: santeria dininde nehir, dere ve çayları kontrol eden aşk ve bereket tanrıçası.

odi profanum vulgus: lat. cahil halktan nefret ederim (horatius)

odi profanum vulgus et arceo: insan sürüsünden nefret ediyor ve uzak duruyorum. (horatio)

oibara: efendileri öldüğünde, sadık adamlarının ve doğrudan hizmet eden savaşçıların, onu takip etmek için karınlarını yararak intihar etme törenleri. 17. yüzyılın ikinci yarısında yasaklanmıştır.

oksimoron: anlamı güçlendirmek için zıt kelimelerin bir araya getirildiği deyiş tarzı.

omne ignotum pro magnificio est: lat. bilinmeyen her şey görkemlidir.

omnia mea mecum porto: lat. bir abam var atarım, nerde olsa yatarım.

omnis motus, quo celerior, eo magis motus: lat. her devinim, ne denli hızlıysa o denli devinimdir.

opera omnia: lat. bütün yapıtlar. bir yazarın bütün yapıtları.

ophiulcus: yılancı takım yıldızı.

orixa: umbanda tapımında kutsal varlıklar.

orjat: arpa, badem ve şekerle yapılmış alkolsüz içki.

oxala: brezilya mitolojisinde iki cinsiyetli bir tanrı.

oxossi: brezilya mitolojisinde orixa'lar arasında sayılan bir tanrı. elinde yay olan bir avcı biçiminde temsil edilir.

paleografi: eski yazılar bilimi.

palingenesie: varlıkların ve toplumların yeniden doğarak evrilmesi fikri.

pamersiel: ibran melekbiliminde bir varlık.

pandit: hindu kültürü, hukuku ve felsefesinde uzman; genellikle brahman olan, bilge, eğitimli hindu.

panourgia: "sürü psikolojisi" dediğimiz şeye yakın bir kavram; toplulukta birbirini taklitle davranışların yayılması.

panta rei: yun. her şey akar. (herakleitos) evren bir süreçtir, gerçek olan yalnızca değişimdir.

par excellence: fr/ing. fevkalade; olağanüstü; mükemmel; lat. daha üstünü olmayan; özellikle.

particularism: özel bir çıkara ya da partiye, ulusa kendini adama.

pauci beati: nadir yakalanan mutluluk.

per aspera ad astra: lat. zorluklardan yıldızlara; zorluklarla yıldızlara kadar.

periculum in mora: lat. gecikmede tehlike vardır.

perpetuum mobile: lat. fiziksel bir olanaksızlığı anlatan sonsuz devinim.

persona non grata: istenmeyen adam.

phantasmagoria: yun. çeşitli ışık yanılsamalarından oluşan büyülü fener gösterisi; düşteki şekiller ya da olaylar gibi hızla değişen bir dizi nesne.

philistinism: kültür ve sanat düşmanlığı.

phoebus: apollon.

piblokto: güneş tutulduğunda eskimolar "piblokto" bağırışlarıyla buzlar üzerinde çılgın bir orji yapıyorlardı.

pikaresk: serseri bir hayat süren kişilerin yaşayışına verilen ad.

pilthor: geniş tarlaları yakan fantastik varlık. (asetin)

placebo: lat. "hoşunuza gideceğim"; hastayı yatıştırmak, kandırmak için verilen ve hiçbir etkisi olmayan ilaç; yatıştırıcı.

poiesis: yun./lat. yapma, hazırlama, oluşturma, gerçekleştirme, sanatçının kendi dışında bir yapıt yaratma etkinliği.

pointillizm: noktacılık; puantilizm; 19. yüzyıl sonlarıyla 20. yüzyıl başlarında bazı fransız ressamları tarafından uygulanan bir resim tekniği. bu teknik, küçük ana renk noktalarının bir araya getirilmesi ve insan gözünde bir yanılsama yaratılarak ara renkleri algılamasının sağlanması esasına dayanır.

post mortem: lat. ölümden sonra; her şey olup bittikten sonra.

posta: polis (argo)

potlatch: amerikan yerlilerinde kutsal nitelikli armağan ya da bir şeyin armağan olarak yok edilmesi töreni.

praxis: yun. eylem; uygulama; tutum; amacını kendi içinde taşıyan etkinlik; kullanım; adet.

pratiquant: fr. dinin gereklerini hiç aksatmadan yerine getiren kişi.

procrustes: yunan mitolojisinde yataklarına uyması için uzun boyluların kollarıyla bacaklarını kesen, kısa boylularıysa çekerek uzatan kahraman.

proparalepsis: bir sözcüğün sonuna bir hece eklemek; sontüreme.

prothesis: bir sözcüğün başına bir hece eklemek; öntüreme.

puja: hinduların, kendi seçtikleri tanrı ya da tanrıçalara saygı göstermek ya da dua etmek için gerçekleştirdikleri dinsel ayin.

purdah: hindistan'da kadınları toplumun geri kalanından ayrı tutma geleneği.

püriten: dini ve ahlaki konularda aşırı derecede duyarlı ve katı kimse.

que jamais la honte de vivre raisonnable: fr. makul bir hayat sürmenin utancı.

que pasa: neler oluyor?

quelippot: ibr. deniz kabuğu.

quietist: akıl ve iradenin dünyevi olaylara tamamen ilgisiz kalarak yalnız tanrı düşüncesine daldığı dinsel bir mistisizm şekline gönül veren kişi.

quo vadis: lat. nereye gidiyorsun?

quod erat demostrandum: kesinlikle ispat edilmiştir.

ramayana: üç büyük hindu tanrısından vishnu'nun avatarlarından biri olan prens rama'nın başından geçenleri anlatan hint destanı.

rara avis: lat. ender bulunan şey; harikulade insan.

rasdelka: rus. ikona yapımında kullanılan görünmez potansiyel çizgileri.

reconquista: iber yarımadası'ndaki hıristiyanların, müslümanların yarımadadaki varlıklarını ortadan kaldırma amaç ve çabalarına verilen addır. 1492 yılında son endülüs devleti'nin yıkılmasıyla başarıya ulaşan reconquista, ispanyolca "yeniden fetih" anlamına gelir.

reductio ad absurdum: lat. bir fikrin doğruluğunu, tersinin yanlış olduğunu ispatlayarak gösterme. (euklides)

res severa verum gaudium: hakiki sevinç zorlu bir şeydir.

respice finem: lat. sonuca bak.

rex qui nunquam moritur: kral asla ölmez.

ridendo dieere severum: gülerek acı olanı söylemek.

rişi: kutsallığı, dindarlığı ve dini konular üzerindeki bilgisi için kendisine saygı duyulan hindu.

rococo: fr. çok fazla anlamsız süsle yüklü süsleme biçimi; xıv. louis üslubu; ucuz; cafcaflı; bayağı; zevksiz; rokoko; çok süslü mimarlık biçemi.

ronin: efendisinin ölümüyle ya da efendi tarafından azledilerek efendisiz kalan savaşçı.

ruere in servitium: lat. gönüllü olarak köleliğe koşmak (tacitus)

sacra: lat. sacer, kutsal, adanmış. bakışlardan gizlenen tapı nesnesi.

safa: mit. ev ocağının, ateşin, ailenin koruyucusu. (asetin)

sainte nitouche: kusurlarını namusluluk ve yapmacık sofuluk maskesi altında gizleyen kişi.

sajen: 2.13 metrelik bir rus uzunluk ölçü birimi.

samizdat: sscb'de sansürün yasakladığı kitapların yasadışı bir biçimde el altından dağıtılması; bu şekilde dağıtılan kitap için kullanılan rusça kelime.

samsara: sanskrit. dolaşma; ruhun değişik dönüşüm aşamalarından geçmesi.

sanctuaire: tapınak, mabet, ibadethane.

sannyasi: hinduizmde, bir dilenci olarak dördüncü ve son aşamaya ulaşan brahman.

santeria: kökleri afrika'ya dayanan, küba'da gelişip etrafındaki adalara yayılan, bünyesinde hem katolik hem de afrika geleneklerini barındıran dini bir mezhep.

sapere aude: bilmeye cesaret et.

sarcophagus: lat. et çürütücü; mezar; lahit.

sari: hindistan, bengladeş, nepal ve sri lanka'da geleneksel kadın giysisi. dört ila dokuz metre uzunluğunda dikişsiz kumaştır. vücuda çeşitli şekillerde sarılabilir.

satyr: teke ayaklı, hayvan kulaklı, küçük boynuzlu, yarı insan yarı hayvan tanrı.

satyrasis: yun. aşırı ve marazlı cinsel istek.

sayneg: feodal; ünlü nart kahramanı hemıts'ın katili.

scylla: denizcileri yutan, kadın biçimli, altı başlı canavar.

selene: yun. ay.

semel emissum volat irrevocabile verbum: lat. söz ağızdan bir kere çıkar.

seppuku: savaşçıların kendilerine verilen görevde başarısız olmaları, kendilerini veya efendilerini utandıracak bir şey yapmaları durumunda, bu utancı temizlemek üzere karınlarını yararak intihar etmeleri. "harakiri" olarak da bilinir.

shaman: tunguz. rahip (rahibe); kuzey asya kabileleri arasında rahip ya da hekim; ilkel bir kabilede hekim; şaman.

sharawaggi: sanatta bilerek yaratılan bakımsızlığın ya da düzensizliğin yarattığı güzellik.

shiva: hint inanışında yıkım, yeniden doğuş ve değişim tanrısı. brahma ve vishnu ile birlikte, hinduizmin en büyük üç tanrısından biridir.

si vis pacem, para bellum: lat. barış istiyorsan savaşa hazır ol.

sibylla: kadın-rahip, kehanette bulunan kadın.

sic transit gloria mundi: lat. dünyanın şanı geçicidir; dünyanın şanı şöhreti böyle gelir geçer.

siesta: öğle uykusu.

signe/signum: lat. işaret, sinyal, mühür, imge. savaş alanında romalıların kullandığı stratejik işaret.

siluet: fr. gölge halinde profil ya da profil gölge. bir nesnenin kenarlarını çizmek ya da kesmek suretiyle oluşan imge.

similis simili gaudet: lat. davul bile dengi dengine.

simya: değersiz madenlerden altın yapma sanatı. içrek bir öğreti olan simyanın tinsel düzlemdeki amacı ise, sıradan insanı tinsel insana dönüştürmektir. bu dönüşüm, "felsefe taşı" aracılığıyla gerçekleştirilecektir. simyanın sonul amacı, büyük yapıt'ı gerçekleştirmektir. bu sürecin üç aşaması; kara yapıt, beyaz yapıt ve kırmızı yapıt'tır.

sine nobilite: soylu sanı olmayan. (ingiltere'de eskiden mahalle sakinlerinin listesinde her adın yanında kişinin uğraşı ve toplumsal düzeyi belirtilirdi. örneğin sanı bulunmayan burjuvaların adlarının yanında s.nob yazardı; yani soyluluktan yoksun: snob sözcüğünün kökeni budur.)

sinoptik: yun. aynı görüşü paylaşan, yansıtan, uyumlu.

sobriquet: fr. takma ad; mahlas; lakap.

sophrosyne: antik dönemde, akıl ve düşünce sayesinde kendine ve şiddetli arzulara hakim olma erdemi.

statua: lat. dikit ya da dikmek. dikey eksende uzayan yontu.

stoacılar: m.ö. 315'te zenon tarafından kurulan felsefe okulundan olanlara verilen ad. stoa öğretisi, usun egemenliğini, doğaya uygun yaşamayı, ruhun duyumsamazlığını, zevk ve acının telkinle bastırılmasını ve dünya yurttaşlığını savunur.

styks: yunan mitolojisinde oceanos'un kızları arasında en başta geleni.

succubus: antik inançlara göre, geceleri erkeklerle birleşmek için kadın biçimine bürünen cinler.

sudra: hindu kast sisteminde, işçilerden oluşan en alttaki sınıf.

sui generis: lat. kendine özgü.

summus ius, summus iniuria: aşırı adalet, aşırı haksızlık doğurur.

synaesthesia: lat. ruhbilimde, bir zihinsel imgenin başka bir duyu izlenimiyle üretilmesi; özellikle de bir renk imgesinin belli seslerle çağrıştırılması.
şimd: asetinlerin kitlesel oyunu. ayrıca kabartay, çerkez ve adıgelerde genişçe yayılmıştır. asetinlerin çok eski danslarından biridir.

tabula rasa: lat. sil baştan; üstü kazınıp düzeltilmiş tablet; temiz, boş taş tahta; yeni etkilere açık boş yüzey; bir konuda boş, bilgisiz, her türlü yeniliği kabule hazır zihin.

tahtakoz: polis (argo)

tanto buon che val niente: öyle iyi ki, hiçbir şeye yaramıyor.

tar: mit. büyük toprak sahibi, despot. (asetin)

techne: yun. belirli bir sonucu meydana getirmeye yarayan usuller bütünü; zanaat, yeti, meslek.

tempus edax rerum: lat. her şeyi yutan zaman.

terk-turk: bilinmeyen bir halk. türkler olabilir. (asetin)

terret vulgus, nisi metuat: halk korkmazsa korkutur.

testis unus, testis nullus: lat. tek bir şeyi sınamak, hiçbir şeyi sınamamaktır.

thyle: ultima thyle eski coğrafyacılara göre, yaz dönümünün hiç yaşanmadığı, dünyanın en kuzeyinde kalan bir adadır. romalılar thyle'nin yeryüzünde insanların yaşadığı toprakların en uç sınırı olduğuna inanır.

tiara: lat. taç; çelenk; baş süsü.

tiki: çok dindar brahmanların başlarının tepesinde bıraktıkları bir tutam saç.

timeo danaos et donna ferentes: lat. hediyeyle gelseler bile yunanlardan korkarım. (vergilius)

tragelaphos: antik yunan'da keçi-geyik veya sığır-geyik figürü.

trauma: yun. yara; zedelenme; incinme; sarsıntı; travma.

triumphalism: yenilen tarafın moralini bozmak için yapılan zafer gösterisi.

tutır: mit. kurtlrın koruyucusu, çobanı. (asetin)

tyche: yun. şans, yazgı, talih.

typhon: yunan mitolojisinde yüz başlı yanardağ tanrısı.

tyrannus: lat. eski yunan'da, halkın desteğiyle kent devletinin yönetimini tek başına ele geçiren kişi. tyrannus, sonraları olumsuz bir anlam kazandı ve yetkilerini sınırsızca kullanan zalim bir yönetici olarak anlaşıldı.

ultima thule: germen geleneğinde, yeryüzünün en kuzey ucunda, yitik bir uygarlığın beşiği olan söylencesel ülke.

uraeus: horus'un gözünün yerine koyduğu yılan. eski mısır'da, güneş tanrısı horus'la karanlık tanrı seth arasındaki ünlü kavgalardan biri sırasında seth, horus'un gözünü çıkarır; horus da onun erkeklik organını koparır. tanrı toth, ikisini de yargılar, bu yargı sonunda horus gözünü geri alıp babası osiris'e verir, gözünün yerine de yılan "uraeus"u koyar. bu yılan, mısır firavunlarının egemenlik simgesidir.

uranie: astronomi ve geometri perisi.

vade mecum: lat. benimle gel; insanın sürekli arkadaşı; bir rehber; insanın sürekli yanında taşıdığı kitap ya da nesne.

vanitas: lat. boşluk, değersizlik, kibirlilik.

vedalar: aryan din edebiyatının bütününe verilen ad. hindular için kutsaldırlar ve yine bu dine inananlar için açığa çıkmış bilgidirler.

veni, vidi, vici: lat. geldim, gördüm, yendim.

verba volant, scripta manent: lat. söz uçar, yazı kalır.

veritas odium parit: lat. gerçek, nefret doğurur.

veronika: lat. vera ikona; hakiki ikona.

versus inopes rerum nugaeque canorae: lat. hiçbir düşünceyi içermeyen, incir çekirdeğini doldurmayan sözler.

verşok: arşının (71 cm) 16'da biri.

vestigium: lat. kalıntı, artık, atık ya da kumsalda bırakılan ayak izleri gibi izler.

vice versa: lat. sıralanışı tersine çevrilerek; tersine; karşılıklı olarak; terimlerin ya da durumların birbirinin yerine konması.

vishnu: hinduizmde brahma ve shiva ile birlikte üç büyük tanrıdan biri.

vitam impendere vero: lat. yaşamını gerçeğe adamak.

voila: fr. işte; buyurun.

volenti non fit injuria: lat. kendisi isteyene haksızlık yapılmış olmaz.

volumen: lat. papirüsten yapılma, rulo şeklindeki kitap.

walkyrie: iskandinav mitolojisinde savaş alanında ölen kahramanlar arasından bazılarını seçip ruhlarını, tanrı odin'in sarayı valhalla'ya götüren güzel haberci melek kızlar. bunlara duyulan aşk, karşılık görse bile, insanı hep yıkıma sürüklerdi.

wasilla: mit. fırtına ve ürün tanrısı.

wastırci: mit. erkeklerin, savaşçıların, yolcuların koruyucusu. satana'nın babası. (asetin)

wazay: kuzey osetya'da, digor boğazı'nda bir yer.

weltgeist: hegel felsefesinde, tarihin ve doğanın gelişminin ardında yatan, her şeyi belirleyen ve içeren dünya tini.

weyig: mit. dev, kiklop. (asetin)

werheg/werhteneg: nartların kurucuları.

xango: umbanda tanrısı. orixa'lardan biri. atmosfer olaylarını yönetir; gök gürültüsü ve şimşekler üstünde etkindir. ak giysili, başı taçlı olarak temsil edilir.

xenophobia: yun. yabancı nesneler ve insanlardan hoşlanmama; yabancı düşmanlığı ya da korkusu.

yang: çin. erkeklik ilkesi; etkin güç; çin felsefesine göre yaşamın temelini oluşturan eril öge.

yemanja: umbanda tapımında bir tanrıça. oxala'nın kızı, tüm orixa'ların anası.

yemaya: santeria dininde deniz ve göl tanrıçası.

yggdrasil: kuzey avrupa mitolojisinde geçen dişbudak ağacı. dünyayı saracak kadar büyük olduğu için "dünya ağacı" olarak da bilinir.

yin: çin. dişilik ilkesi; edilgin güç; çin felsefesine göre yaşamın temelini oluşturan dişil öge.

yoga: sanskrit. boyunduruk altına alma; zihnin yatıştırılması; kafa rahatlığı sağlamak ve gerçekliğin özüne ermek için sevgi kazanmak amacıyla öz denetimi vurgulayan hint felsefesi.

zephyrus: batı rüzgarı.

zeppaz: merkezi kafkasya'da, genellikle osetya ve kabartay'da geniş biçimde kullanılan anıtmezar.