zaman ki,
uykulu bir gökyüzü şimdi
duyumsadığım toprak kokusuyla
yama tutmuyor ömrümün hırkası
susta/lar / saz ile söz cümbüşü
yırtılmış orta yerinden örtüsü
bitti yaz saltanâtı
terk etmede, gözlerimin geçkin kıyısını
yaklaşan kışın gölgesinde
kapılar kapalı, pencereler demirli
hangi rota döndürebilir ki beni geriye!
hükmedilemeyen zamanın
peydahlanan hüzün sancıları, artmakta git gide…
kim çözebilir içimdeki sessizliğin dilini
kör yordamla
aynı yanlış yolu sürmedeyim yine
kül dönüşür mü yeniden kora ?
bulunmaz kayıp / gençlik mülkiyeti
taze bir yaşama çiçeklenemesen de
dinleme geceyi / demleme
elbet susacaktır durup bir yerde
tembihleri beyhude!
ellerimde duruyor halâ
yedi renkten olmaz hayâlim
çöl gecelerime yeşertemediğim vaha
hayat büyütemiyormuş küçüleni bir daha
batıyor dikenleri bozkırın
aşınmış yüzümde, ağmayan aydınlık
su kendi akışında artık
gün yüzlü mevsimler ırak
sona bırakılmış her şey
kışa karşı koymayı beceremiyorum, karıncalar gibi
beyaz renkte, küçük bir göçmen bavulu
kapı ağzında / çıkıp gitmek için
bir buse beklemede dudağa /ağulu
kayada bitmeyecek bir mor çiçek
ayaklarım yürümez ileriye
tersine gitmekte dünya
görünmeyen aynasında
hüzzam inlemede
kaburgası kırık zaman
makber söylüyor sahnede, yorgun oyuncu
patlayan korkunun ortasında
donuklaşan bakışı
tek bir yolcu var gidişe, bu garda
ve birkaç el, yolculamaya
can kuşu, eksik kalana çırpınmakta durmadan...
Neoma

Üyelik tarihi
17 Mart 2015
Mesajlar
5.630
Seslenildi
256 Mesaj
Etiketlendi
22 Konu
Güz sancısı
22 Nisan 2015
- Paylaş
- Share this post on
Digg
Del.icio.us
Technorati
Twitter
KIVANC bunu beğendi.