Günün Sözü DamlaPenia.
Her şey neye layıksa ona dönüşür. -Mevlana
Etiket Listesi

Seçenekler
Seçenekler
Stil
Avatar Seçilmemiş
Üyelik tarihi
03 Şubat 2015
Bulunduğu yer
Antalya
Mesajlar
20.169
Seslenildi
1439 Mesaj
Etiketlendi
51 Konu

Standart İslâm Düşüncesinde Amelî-Fıkhî Yorumlar

11 Şubat 2015
1


İslamiyet yalnızca inanç esaslarından oluşan bir din değildir; onun bireysel ve toplumsal işlerle ilgili uygulamaya yönelik ilkeleri, buyrukları ve öğütleri bulunmaktadır. İslam'ın kişinin ve toplumun yaşamıyla ilgili kuralları çevresinde ortaya çıkan yorum farklılıklarına amelî-fıkhî yorumlar adı verilmiştir.

Fıkhî Mezhep nedir?

Fıkhî mezhepler İslam'ın ibadet ve muamelât (günlük işlerle ilgili kurallar) konusunda uygulamaların nasıl olacağına dair ortaya çıkan ekollerdir. Bunlar içinde belli başlı mezhepler şunlardır: Ehli Sünnet mezhebi içinde dört mezhep yaygınlaşmıştır. Bunlar: Hanefîlik, Hanbelîlik, Şafiîlik ve Malikîlik'tir. Şiilik mezhebinde ameli mezhep olarak Caferilik yaygındır.

Fıkhî Mezhepler nasıl ortaya çıktı?

Peygamberimizin vefatından sonra Müslümanlar İslam hakkındaki bilgileri, Peygamberimizin alim sahabilerinden öğrenmeye başladılar. Sahabilerin bir bölümü hâlâ Medine'de yaşamaya devam ediyordu ama onların çoğunluğu diğer şehirlere göçmüştü. Alim sahabilerden herbiri, Peygamberimizden öğrendiği İslam'ı, çevresindekilere öğretiyorlardı. Her bir sahabi, kendisine sorulan sorulara Peygamberimizden öğrendği gibi cevap vermeye çalışıyor, eğer bu konuda Peygamberimizden bir örnek bilmiyorsa, kendi din anlayışına göre cevaplandırıyordu. Her insanın algılayışının ve yorumunun farklı olabileceğini daha önce öğrenmiştik. Bunun yanı sıra değişik şehirlerde yaşayan insanların kendilerine özgü örf ve adetleri vardı. Zaman içinde ayrıntı konularda Müslüman şehirler arasında farklı yorumlar ortaya çıktı.

İslam'ı öğreten sahabilerin etrafında öğrencileri vardı. Bu öğrenciler, öğrendikleri bilgileri yaymaya devam ettiler. Aradan zaman geçti onlar da alim olup öğrenci yetiştirmeye başladılar. Kuşaklar sonra fıkhî mezhepler oluşmuş oldu.

Fıkhî Mezhepler Arasındaki Farklılıklara Örnekler:

Şafii mezhebine göre, birinin eli vb. kanarsa abdesti bozulmaz. Hanefi mezhebine göre bozulur.
Hanbeli mezhebine göre namazda ilk tekbiri getirdikten sonra eller bağlanmaz.
Şafii mezhebine göre namazda rükua giderken ilk tekbirde olduğu gibi eller kaldırılır.
Şafii mezhebinde vitir namazı Hanefilerin kıldığı gibi kılınmaz.
Şafii mezhebinde sabah namazının farzında eller açılarak dua edilir.
Şafii mezhebinde Ettehiyatü duası okunurken, şehadet kısmında sağ elin işaret parmağı yukarı kaldırılır.

Görüldüğü gibi mezhepler arasındaki farklılıklar ayrıntı konulardadır ve çoğunlukla sünnetlerdedir. Peygamberimiz, Müslümanlara kolaylık olması için, ayrıntı konularda, farklı zamanlarda farklı uygulamalarda bulunmuştur.

Anlatım: Dr. Ali Kuzudişli



Hayatın ağıtını bilenler anlar ancak.
Değeri değere değen kavrar.




Bilgi kokmayan karşı çıkışlarda cehalet kokusu ve kompleks vardır.







Avatar Seçilmemiş
Üyelik tarihi
03 Şubat 2015
Bulunduğu yer
Antalya
Mesajlar
20.169
Seslenildi
1439 Mesaj
Etiketlendi
51 Konu
Standart Caferîlik
11 Şubat 2015
2

Caferilik veya Onikiciler oniki imama inanan Şiî mezhebidir.

Her ne kadar İsmaililer de Muhammed'den sonra gelen masum imamların varlığına inanıyor olsalar da özelde Onikiciler veya Caferiler için İmamilik de kullanılan terimler arasındadır.

Şia'nın yüzde 80'i Onikici veya Caferidir. Azerbaycan, İran, Irak, Lübnan, Yemen ve Bahreyn'de hakim Şiî mezhebidir.

Aleviliğin, 12 İmam inancının Türk-Anadolu tasavvuf yorumu olduğu iddia edilir.

Caferîlik, İmam Cafer Sadık'ın (ö. 765) görüşleri çerçevesinde oluşmuştur. Sünnîler İmam Cafer'i büyük bir müçtehit olarak kabul ederler. Bu konuda görüşleri şöyledir:

"Burada şunu da vurgulamalıyız ki, bu mektebe Caferi mezhebi denilirken, onun da İslam camiası içerisinde ortaya çıkan Hanefi, Şafii, Maliki, Hambeli Zahiri, Sevri ve diğer İslami mezhepler türünden bir mezhep olduğu anlaşılmamalıdır. Çünkü mezhep, belli bir ilmi kariyer ve şartlara haiz olarak içtihat derecesine ulaşan bir alimin, İslam dini üzerinde ortaya koyduğu yorum ve fetvalar mecmuasına denir. Oysa bu mektep, kendisini müntesip kıldığı İmam-ı Cafer Sadık ve diğer imamları müçtehit olarak kabul etmiyor. Aksine; imamların Allah Teala'nın emri ve Hz. Resulullah'ın açıklaması ile tayin edilen birer ilahi hüccet olduklarına inanır. Dolayısıyla da İmam Cafer Sadık da dahil olmak üzere, on iki imamın din konusunda yaptıkları açıklamaların, onların kendi içtihatları sonucu vardıkları şahsi fetva ve yorumları değil de, bizzat Allah Teala'nın Resul-ü Ekrem'e indirdiği dini öğretinin özü olduğuna inanır." (al-shia.com)

Caferilikte dini hukuk ilkeleri, Kur'an ve Sünnetten çıkarılır. Sünni ve Şiilik arasındaki farklılık Şiiliğin Hz. Muhammed'den sonra ilk yöneticinin hem peygamberin vasiyetiyle hem de ilahi seçimle Ali olması gerektiğine inanılmasıdır. Bunun sonucu olarak Caferiler:

12 İmam kanalıyla gelen Muhammed'in sözlerini (hadis) takip ederler.
Sünnilerin makbul halife kabul ettikleri Ebu Bekir, Ömer ve Osman kanalıyla gelen hadisleri kabul etmez, onları model almazlar.
Muhammed ve kızı Fatıma Zehra'nın yanı sıra Oniki imama masumluk ve yanılmazlık atfederler ve sadece bu grubun sözlerini ve örnekliğini dinde kendilerine örnek alırlar.

Bazı Farklar

İbadetteki Farklılıklar: Caferilik'te ibadet öncesi yapılan temizlikte (abdest denir) ayaklar yıkanmak yerine hafif ıslak olan eller ayaklara sürülür (mesh).

Günlük ibadetlerde (namaz) ise Sünnilerle aynı şekilde namaz 5 vakit kabul edilir ancak öğle ile ikindi akşam ile yatsı namazları birleştirilerek (Arapça'da toplamak, birleştirmek anlamına gelen "cem" terimiyle adlandırılır) gerçekleştirilir.


Evlilik: Caferilikte Sünnilerde olduğu gibi evliliğin pek çok kuralı ortak kabul edilmekle birlikte Caferilerde tarafların önceden evliliklerine süre tayin ederek evlenmeleri (Mut'a nikahı) geçerli bir uygulamadır. Geçici evlilik de denilen Mut'a Nikahı tüm Sünni mezheplerce geçersiz kabul edilmektedir.


Beşte Birlik Vergi (Hums): Sünnilerden farklı olarak Caferilerde Hums denilen gelirin beşte birinden alınan bir vergi bulunmaktadır. Zekattan farklıdır. Caferi din adamlarına göre Hums'un bir parçası İmamların soyundan gelen kimselere ve fakir, yetim olan Seyyidlere ikinci parçası da dini bilgisi geniş olup hüküm verebilen müçtehitlere verilir.

Alıntı


Hayatın ağıtını bilenler anlar ancak.
Değeri değere değen kavrar.




Bilgi kokmayan karşı çıkışlarda cehalet kokusu ve kompleks vardır.







Avatar Seçilmemiş
Üyelik tarihi
03 Şubat 2015
Bulunduğu yer
Antalya
Mesajlar
20.169
Seslenildi
1439 Mesaj
Etiketlendi
51 Konu
Standart Hanefîlik
11 Şubat 2015
3

Hanefîlik, İmam Ebu Hanife veya İmam-ı Azam olarak bilinen Numan. B. Sabit’in görüşleri etrafında oluşmuş bir mezheptir. Ebu Hanife, sahabeleri görmüş birisiydi. İslam dünyasının birçok yerinde sayısız öğrenci yetiştirmiştir. Bunlardan en önemlileri Ebu Yusuf ile Muhammed Eş-Şeybani’dir. Mezhep, önce Irak’ta daha sonra Türkiye, Balkanlar, Pakistan Kafkasya, Irak, Suriye ve Kuzey Afrika’da benimsenmiş ve yayılmıştır.

Miladi 699 yılında Kufe’de doğan Ebu Hanife, küçük yaşlardan itibaren dinî ilimler alanında devrin ünlü bilginlerinden ders aldı. Numan b. Sabit, ticaretle de meşgul olmasından dolayı fıkhın, özellikle ticaretle ilgili konularında günümüze de ışık tutan önemli görüşleri bulunmaktadır. Özellikle, fıkıh ilmindeki başarısı, çözümü zor sorunları kolayca sonuçlandırması nedeniyle kendisine İmam-ı Azam denilmiştir.

Akıl ve mantık kurallarını bilimsel metotlar sonucunda kullanımı, dini sorunların çözümünde esnek bir yol izlenmesi, mezhebin çok geniş coğrafyalara yayılmasına olanak tanımıştır. Ebu Hanife’nin dinî konulara hâkimliği, ticari yaşamın içinde oluşu ona, insanları ve onların problemlerini yakından tanıma avantajı sağlamıştır. Bu durum, içtihatlarının halk tarafından kolay kabul görmesini sağlamıştır. İçtihadı (rey) ve kıyas metodunu çok kullanan Hanefîlik, çoğu zaman dinin genel ilkelerine başvurmuştur.

Dinî sorunların çözümünde tümevarım (sorunlardan başlayarak kurallara gidişi) metodunu kullanan Ebu Hanife, Müslümanların birbirleriyle Şkir alışverişine (Şura) büyük önem vermiştir.

Hanefîlik Mezhebinin görüşlerinden bir bölümü şöyledir:

Dinî konuların çözümünde başvurulacak ana kaynak Kur’an (vahiy) ve sünnettir. Müslüman bilginlerin bir araya gerek ortaya attığı fikir ve düşünceler ise icma olup, dinin üçüncü kaynağıdır.
Hüküm ifade eden sözler kadar, bunların anlamları ve konuluş gerekçeleri de önemlidir. O yüzden ayetlerin niçin indirildiği, hangi olay sonrası böyle bir ayet geldiği incelenmelidir.
Örf ve adetler fıkhın ikincil kaynaklarıdır. Dini hükümler tahsis edilirken örf ve adetlerinde bağlayıcılığı vardır.



Hayatın ağıtını bilenler anlar ancak.
Değeri değere değen kavrar.




Bilgi kokmayan karşı çıkışlarda cehalet kokusu ve kompleks vardır.







Avatar Seçilmemiş
Üyelik tarihi
03 Şubat 2015
Bulunduğu yer
Antalya
Mesajlar
20.169
Seslenildi
1439 Mesaj
Etiketlendi
51 Konu
Standart Malikîlik
11 Şubat 2015
4

Maliki mezhebi veya Malikilik, Ehlisünnet içinde bir fıkıh (İslam hukuku) mezhebidir. Adını kurucusu olan İmam Malik'ten alır.

Mâlik bin Enes, büyük müçtehit ve hadisçidir. Tam adı Ebu Abdillah Mâlik bin Enes’tir. 712 (Hicri 93) yılında Medine'de doğmuş, 795 (Hicri 179) yılında aynı yerde ölmüştür.

İmam Malik'in kendi usulüne göre şer'i delillerden çıkardığı hükümlere ve gösterdiği yola Maliki Mezhebi denir. Ehl-i sünnet itikadında olan Müslümanlardan, amellerini yani ibadet ve işlerini, bu mezhebin hükümlerine uyarak yapanlara Maliki denir. Maliki mezhebi daha çok Kuzey Afrika'da yaygındır. İspanya Müslümanların hakimiyetindeyken Malikilerin merkezi konumundaydı.

Zaman içerisinde İmam-ı Malik'in talebeleri, onun rivayet ettikleri hadisleri ve görüşleri toplayarak benimsemiş ve sistemleştirmiştir. O'nun talebeleri de karşılaştıkları meselelerde onun metoduna uygun şekilde fetva verdiler. Böylece maliki mezhebi ortaya çıktı.



Hayatın ağıtını bilenler anlar ancak.
Değeri değere değen kavrar.




Bilgi kokmayan karşı çıkışlarda cehalet kokusu ve kompleks vardır.







Avatar Seçilmemiş
Üyelik tarihi
03 Şubat 2015
Bulunduğu yer
Antalya
Mesajlar
20.169
Seslenildi
1439 Mesaj
Etiketlendi
51 Konu
Standart Şafiîlik
11 Şubat 2015
5

Şafii mezhebi veya ''Şafiilik'', Arap Yarımadası ve Kuzey Afrika'da halkın çoğunluğunca, Türkiye ve İran'da ise azınlıkta olarak takip edilen ameli-fıkhi mezheptir.

Şafii mezhebi, Sünnilik inanç mezhebi içinde yer alan dört mezhepten biridir.

İmam-ı Şafiî'nin (Hicri 150 (MS.İmam-ı Şafii (767-820), ünlü İslam hukuku bilgini. Şafii mezhebinin kurucusudur.

Adı, Muhammed bin İdris Kureyşî’dir. Künyesi Ebû Abdullah’tır. Anne ve baba tarafından soyu Peygamber efendimizle birleşmektedir.

767 (H.150) senesinde Gazze şehrinde doğdu. 820 (H.201) yılında Mısır’da vefat etti. Karafe Kabristanındadır. İki yaşında, Medîne’ye götürüldü. İmam-ı Malik’ten ders okudu.Yedi yaşında hafız oldu. Hadis, fıkıh, lügat ve edebiyatta çok yükseldi. İmam-ı Ahmed bin Hanbel’in hocasıdır. 810 yılında Bağdat’a, 812’de Mekke’ye, 814’te Mısır’a geldi. Usûl-i fıkıh ilmini ilk yazanlardandır. Hadis ilminde Sünen ve Müsned ve usûl-i fıkıh ilminde Kitab-ül-Ümm usûl-i fıkıh ilminde Er-Risale adlı eserleri çok kıymetlidir.

Şafiî mezhebindeki metot: İmam-ı Şafiî’nin, talebelerinin ve kendisine soru soranların dînî meselelerini çözümlerken ortaya koyduğu ve takip ettiği metotlar, Şafiî mezhebinin temel ilkeleri olmuştur. Bu mezhebin metotları da , diğer bütün müçtehitlerin metotlarına benzemekle beraber, bazı farklılıkları vardır.

Bütün müçtehitler, bir işin nasıl yapılacağını Kur’an-ı kerîmde açık olarak bulamazlarsa, hadîs-i şerîflere bakarlar. Hadîs-i şerîflerde de açıkça bulamazlarsa, bu iş için (icma) var ise, ona uyarlar. İcma, Eshab-ı kiramın ve onlardan sonra gelen Tabiîn denilen alimlerin bir meseledeki sözbirliğine denir. Bir işin nasıl yapılması lazım olduğu icma ile de bilinmezse, müçtehitler kendileri kıyasta bulunarak içtihat ederler; meselenin dînî hükmünü bildirirler. Kıyas, Kur’an-ı kerîmde ve hadîs-i şerîflerde, hakkında açık bir hüküm bulunmayan bir işi, açık hüküm bulunan diğer bir işe benzeterek hükme bağlamaktır. Buna içtihat denir.

İmam-ıŞafiî, içtihatlarında, İmam-ı A’zam’ın kıyas işinde takip ettiği metot (Re’y yolu) ile, İmam-ı Malik’in takip ettiği (Rivayet yolu)’nu birleştirerek, ayrı bir içtihat metodu kurdu. İmam-ı Şafiî, Medîne-i münevverede oturan İmam-ı Malik’in sohbetlerinde bulunarak onun yolunu öğrendikten sonra, Bağdat tarafına gelerek, İmam-ı A’zam’ın talebesinden okuyup, bu iki yolu birleştirdi. Ayrı bir içtihat yolu kurdu. Kendisi Arap edebiyatını çok iyi bildiğinden, ayet-i kerîmelerin ve hadîs-i şerîflerin ifade tarzına bakıp kuvvetli bulduğu tarafa göre karar verirdi, iki tarafı kuvvetli bulmazsa, o zaman kıyas yoluyla içtihat ederdi.
Mezhebin yayılması

Hanefî mezhebinden sonra en çok Şafiî mezhebi yayılmıştır. İmam-ı Şafiî daha hayattayken, Harameyn (yani Mekke-i mükerreme ve Medîne-i münevvere) ve Filistin’de yaşayan Müslümanlar arasında tamamen bu mezhep yayıldı. Şimdi de Şafiîler; Mısır’da, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da, Arabistan’da ve Dağıstan’da yaşayan Müslümanlar arasında çoktur.


Hayatın ağıtını bilenler anlar ancak.
Değeri değere değen kavrar.




Bilgi kokmayan karşı çıkışlarda cehalet kokusu ve kompleks vardır.







Avatar Seçilmemiş
Üyelik tarihi
03 Şubat 2015
Bulunduğu yer
Antalya
Mesajlar
20.169
Seslenildi
1439 Mesaj
Etiketlendi
51 Konu
Standart Hanbelîlik
11 Şubat 2015
6

Hanbeli mezhebi, büyük İslam alimi ve mezheb imamı olan Ahmed bin Hanbel’in yoludur. Ehl-i sünnet itikadında olan Müslümanlardan amellerini, ibadetlerini bu mezhebin hükümlerine uyarak yapanlara “Hanbeli” denir.
Hanbeli mezhebinin kurucusu

Bu mezhebin kurucusu, İmam-ı Ahmed bin Hanbel’dir. 780 (H. 164) de Bağdat’ta doğmuş, 855 (H.241) te orada vefat etmiştir. Hadis ve fıkıh ilimlerinde zamanının bir tanesiydi. İlmi ve kemali çok yüksekti. Üç yüz bin hadis-i şerifi ezbere bilirdi. Öldüğü zaman cenaze namazını yüz kırk bin kişi kıldı.
Hanbeli mezhebinde takib edilen metot

Ahmed bin Hanbel’in talebelerinin ve kendisine soru soranların meselelerini çözümlerken, ortaya koyduğu ve takip ettiği usûller, Hanbeli mezhebinin temel kaideleri olmuştur. İmam-ı Ahmed bin Hanbel, dini problemlerin çözümünde sırasıyla şu kaynaklara başvurmuştur:

1. Kitap ve sünnet: Bütün müçtehitler gibi Ahmed bin Hanbel de bir işin nasıl yapılacağını Kur’an-ı kerimde açık olarak bulamazsa, hadis-i şeriflere bakar, bunlarda bulabilirse ona göre hüküm verirdi.

2. İcma ve sahabe görüşü: Hadis-i şeriflerde de açıkça bulamadığı bir iş için, icma var ise, öyle yapılmasını bildirirdi. İcma, Ashab-ı kiramın hepsinin aynı şekildee yapması veya söylemesi demektir. İcmaya “sözbirliği” de denir. Ashab-ı kiramdan sonra gelen Tabiinin de icmasını delil, kabul etmiştir. Sahabe kavli (sözü, içtihadı) bulunan bir meselede, kendi içtihadına göre hüküm vermezdi. Sahabenin sözüne göre hüküm verirdi. Hatta, sahabe sözü bulamadığı konularda, Tabiinin büyüklerinden olan müçtehitlerin içtihadını, kendi görüşüne tercih ederdi.

3. Bir mesele hakkında, Sahabe veya Tabiine ait bir re’y (içtihat) bulamazsa, zayıf hadislerle amel eder, ona göre hüküm verirdi. Zayıf hadisin de, sahih hadisin bir çeşidi olduğunu göz önünde tutardı.

4. Kıyas: İmam-ı Malik’in “Rivayet yolu”nu ve İmam-ı A’zam’ın “Rey ve Kıyas yolu”nu almış ise de, pek çok hadis-i şerif ezberlediğinden, önce hadis-i şeriflerin birbirini kuvvetlendirmesine bakarak içtihat etmiştir. İçtihatta bu usûl, sadece Ahmed bin Hanbel’e aittir.

Ahmed bin Hanbel’in “Müsned” adlı eseri meşhurdur.

Hanbeli mezhebinin yayılması: Bu mezhep, Şam ve Bağdat taraflarında çok yayılmıştı. Şimdi azalmıştır. Arabistan’da da mensupları vardı.

Alıntı


Hayatın ağıtını bilenler anlar ancak.
Değeri değere değen kavrar.




Bilgi kokmayan karşı çıkışlarda cehalet kokusu ve kompleks vardır.







Konuyu 1 kişi okuyor. (0 üye ve 1 ziyaretçi)